Adana Silifke arası kaç kilo ?

Damla

New member
Adana Silifke Arası: Bir Yolculuğun Hikayesi...

Merhaba sevgili forumdaşlar,

Bugün sizlerle hayatımın en özel yolculuklarından birini paylaşmak istiyorum. Hem fiziksel hem de duygusal açıdan bir anlam taşıyan bu yolculuk, aslında Adana ile Silifke arasındaki 125 kilometrelik mesafeyi aşmaktan çok daha fazlasını içeriyor. Siz de bilir misiniz, bazen bir yolculuk, sadece bir yerden bir yere gitmekten çok, bir insanın iç dünyasında yaptığı keşiflerin de bir sembolü olur mu?

Hikayemin başına dönmeden önce, bana yazacak bir şeyler ararken “Adana ile Silifke arası kaç kilometre?” diye düşündüm. Ama sorunun cevabı, aslında bir yer değil, bir süreçti. Beni arayışa sürükleyen yolculuğumun bir simgesiydi. İsterseniz bunu biraz açalım…

Kadın ve Erkek Arasındaki Farklar: Yolculuğun Yansımaları

Bir gün, Adana’dan Silifke’ye gitmek üzere yola çıktım. Yanımda eski dostum Kerem vardı. Kerem, her zaman çözüm odaklı, mantıklı bir insandı. Her meselede, yolları hesaplayarak, alternatifleri değerlendirerek bir sonuca ulaşmaya çalışırdı. O, bu yolculuğu fiziksel mesafeyi ölçmek, rotayı en hızlı şekilde almak, yanlış yönlere sapmamak için bir fırsat olarak görüyordu. Onun gözünde, yolculuk bir mücadeleydi, hedefe ulaşmaktı, her şeyin bir ölçüsü vardı.

Benim ise farklı düşüncelerim vardı. Yolculuk bir içsel keşifti. Her kilometrede bir şeyler öğrenmek, her virajda hayatı daha iyi anlamak gibi geliyordu. Silifke’ye varmak sadece bir hedef değildi, o yola çıktığımda değişeceğimi biliyordum. Bu yüzden her kilometreyi, her manzarayı, hatta arabada geçirdiğimiz her dakikayı çok daha derinden hissediyordum. O anın her bir parçası, bana yeni bir şey katıyordu.

Yolculuğun Başlangıcı: Farklı Bakış Açıları

Yolculuğa başladık. Kerem, direksiyona geçti ve ben de yan koltukta rahatça yerimi aldım. Hava biraz sıcak, Adana’nın sıcaklığını hissedebiliyorduk. Kerem’in gözleri yolda, elleri ise direksiyona odaklanmıştı. Araba, sabahın erken saatlerinde yola çıkmıştı. Yolda ilerlerken, Kerem arada bir gözlerini yoldan alıp bana sorular sormaya başladı.

“Sen hiç silifke’ye gitmiş miydin?” dedi.

Tabii ki gitmiştim. Ama benim gitmem sadece Silifke’yi görmek değildi. Birkaç yıl önce, annemle orada küçük bir tatil yapmıştık. Oranın sakinliği, denizin derinlikleri ve geçmişe dair bir sürü duyguyu uyandırmıştı bende. Anlatmaya başladım, Kerem ilgisini kaybetmeden dinledi.

Ama sonra çok farklı bir şey oldu. Kerem, aniden direksiyonu sağa kırarak bir yoldan sapmayı önerdi.

“Şu yolda devam edelim, biraz dağ köylerini görelim, farklı bir manzara olsun.” dedi.

Bu, onun bakış açısını daha da çok yansıtan bir hareketti. O, her zaman daha hızlı gitmeyi, ama farklı yollarla hızlanmayı seviyor. Benim içinse, bu küçük değişiklik bile bir macera haline geliyordu. O an fark ettim ki, ikimizin bakış açıları ne kadar da farklıydı. O hızla ve mantıkla yol alırken, ben her yolun sonunda bir öykü, her virajda bir düşünce buluyordum.

Süregeldik, Ama Farklı Yolculuklardaydık…

Gittikçe daha derinleşen bir sessizlik vardı. Yolda ilerlerken her şey aynı hızda ilerliyordu; fakat iç dünyamızda çok farklı şeyler oluyordu. Ben, yolda gördüğüm her şeyi düşünmeye devam ediyordum. Zeytinliklerin arasında ilerlerken, bir zamanlar köyde yetiştirdiğimiz zeytinleri hatırladım. O zamanlar annemle birlikte tarlada geçen sabahları, sabahın serinliğini…

Kerem ise, arabanın hızını arttırarak yolun daha hızlı alınmasını istiyordu. Konuşmaya başladığında, bana anlatacağı çözüm odaklı bir şeyler vardı. Ama ben, o anı biraz daha içinde kaybolarak, o kadar da mantıklı düşünmeye çalışmadım. Yolda her şeyi hissetmek istedim.

İşte burada, Kadın ve Erkek arasındaki farklılıklar yeniden kendini gösterdi. Kerem, her şeyin bir anlamı ve çözümü olduğunu düşünürken, ben yolculuğun bir anlam yaratma süreci olduğuna inanıyordum.

Bir Zamanlar, Bir Yolda…

Zaman ilerledikçe, Silifke’ye yaklaştık. Yolculuk, mesafeyi değil, bizi birbirimize yakınlaştırıyordu. Ben, Kerem’e sorular sordum: “Neden bu kadar hızlı gitmek istiyorsun? Nereye varacağız?” Ama onun cevabı, bana bir zamanlar annemin söylediği bir şey gibi geldi: “Sonuç değil, süreci yaşamak önemli.”

Silifke’ye vardığımızda, Kerem’in yüzünde tatmin olmuş bir gülümseme vardı. Ama ben bir başka dünyaya adım atmış gibi hissediyordum.

Evet, biz farklıydık. Benim için bu yolculuk, varacağım yer değil, her adımda hissettiğim şeylerdi. Kerem içinse hedefe varmak, en hızlı şekilde ulaşmaktı.

Forumdaşlar, Siz de Ne Düşünüyorsunuz?

Hikayemi sizinle paylaşmak istedim çünkü bazen bir mesafe, sadece fiziksel bir uzaklık değildir. Bazen insanın kendisiyle yaptığı bir yolculuğun yansımasıdır. Adana ile Silifke arasındaki mesafe sadece 125 kilometre değil, farklı bakış açıları ve içsel keşiflerin de bir mesafesi.

Peki, sizce yolculuklar nasıl bir anlam taşır? Bir noktaya varmak mı önemli yoksa o yolculuğun içinde kaybolmak mı? Erkeklerin çözüm odaklı bakış açısı ile kadınların duygusal ve empatik bakış açıları arasındaki farkları nasıl görüyorsunuz?

Yorumlarınızı merakla bekliyorum!
 
Üst