Bu iş nasıl yazılır ?

Mert

New member
Bu İş Nasıl Yazılır? Bir Eleştiri Üzerine

Geçenlerde bir arkadaşım bana, “Bunu nasıl yazılır?” diye sordu. Cevap vermek için kelimeleri sıralamaya başladım, fakat düşündüm de; aslında “Bu iş nasıl yazılır?” sorusu çok daha derin bir anlam taşıyor. Aslında bu soruyu hepimiz sıkça sorarız, değil mi? Bir konu hakkında yazarken, nasıl doğru ifadeler kullanacağımızı, hangi dili benimseyeceğimizi ve hangi bakış açısını kullanacağımızı düşündüğümüzde aslında bir içsel sorgulama sürecine giriyoruz. Ama mesele sadece yazmakla ilgili değil; bu işin yazılma şekli, toplumun nasıl bir çerçeve çizdiği ve bu çerçeveye nasıl uyduğumuzla da bağlantılı. Hadi bunu biraz daha açalım.

Yazmak ve Toplumsal Beklentiler: Bir Kadın Olarak Yazma Deneyimi

Bazen yazarken, sosyal yapıların ve toplumsal cinsiyet rollerinin üzerimizdeki etkilerini hissetmek kaçınılmaz oluyor. Erkeklerin genellikle stratejik ve çözüm odaklı bir dil kullanması beklenirken, kadınlardan daha empatik ve ilişkisel bir dil kullanması bekleniyor. Kişisel olarak, yazarken bu baskıları çok hissediyorum. Örneğin, bir yazı yazarken anlatmak istediğim şey ne kadar derin ve karmaşık olursa olsun, dilin akışında ve yaklaşımımda bazen bu toplumsal normları aşmam gerektiğini hissediyorum.

Özellikle toplumda kadınların yazıları daha çok duygusal, empatik bir biçimde değerlendirilirken, erkekler daha çok bilgi odaklı, stratejik yazılarla öne çıkabiliyor. Ancak bu bir genelleme değil; kesinlikle her bireyin yazı dili ve tarzı, kişisel tercihleriyle şekillenir. Yine de bu bağlamda, yazarken karşılaştığımız toplumsal etiketler, kadınların dilinde daha empatik, ilişki odaklı bir yaklaşım benimsemelerini etkiliyor. Bu yüzden bazen yazılarımda gereksiz bir yumuşatma çabası hissediyorum.

Yazma Eyleminin Gücü: Strateji ve Empati Arasında

Gelelim yazmanın doğasına. Yazmak, düşündüğümüzden çok daha fazlasını ifade edebilen bir araçtır. Sadece bilgi aktarmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal yapıları, değerleri ve ilişkileri de yansıtır. Stratejik bir yazı, tıpkı bir puzzle gibi, her parçanın düzgün bir şekilde yerleştirilmesi gerektiği bir yapıyı gerektirir. Erkekler, genellikle bu tür yazılarda daha başarılı sayılabilirler çünkü toplumsal olarak onlardan çözüm odaklı, mantıklı ve doğrudan bir yaklaşım sergilemeleri beklenir. Bu strateji odaklı yazılar, daha net, doğrudan ve bilgi dolu olabilir. Örneğin, bir iş raporu ya da akademik bir yazı, genellikle çözüm önerileri sunar ve doğruluğun yanı sıra stratejik düşünceyi de yansıtır.

Diğer taraftan, kadınların yazılarında sıklıkla karşılaşılan özelliklerden biri empatik bir dil kullanma eğilimidir. Kadınlar, toplumsal normlar gereği, ilişkisel anlamda daha dikkatli ve daha duygusal bir dil kullanma eğiliminde olabilirler. Bu, yazılarında genellikle daha duygusal, empatik ve toplumsal bağları öne çıkaran bir yaklaşım benimsemelerine neden olabilir. Örneğin, bir kadının yazdığı bir metinde insan odaklı çözümler ya da duygusal zekaya dair vurgular görmek mümkündür. Bu durum, yazının daha ilişki odaklı ve toplumsal bağlamda daha dikkatli bir şekilde şekillenmesine yol açar.

Ancak bu iki tarz da birbirini tamamlar ve güçlü bir yazının ortaya çıkmasında her ikisinin de önemli yeri vardır. Strateji ve empati arasında denge kurmak, yazıların yalnızca bilgi dolu değil, aynı zamanda insan odaklı olmasını sağlar.

Yazarken Gerçekten "Doğru" Olan Nedir?

Yazmak sadece doğru bir dil kullanmakla ilgili değildir. Yazarken, belirli kurallara uymak ve toplumsal beklentilere göre hareket etmek bir seçenek olabilir, ancak bu bazen yazının derinliğini ve özgünlüğünü engelleyebilir. Yani yazmanın gerçek amacı nedir? Bizim için bu, sadece bir hikaye anlatmak mı yoksa toplumsal yapıları, ilişki dinamiklerini ve insan haklarını sorgulamak mı olmalı?

Yazmanın biçimi de önemli bir nokta. Akademik bir metin mi yazıyorsunuz? O zaman elbette daha resmi bir dil gereklidir ve strateji odaklı bir dil kullanmanız uygun olabilir. Peki ya kişisel bir yazı? Duygusal bir metin? Burada empati, daha derin bir anlam taşır. Ama işin ilginç yanı, bir yazı her zaman tek bir biçime bürünmek zorunda değildir. Stratejik ve empatik dillerin birleşimi, her zaman daha güçlü ve etkili bir sonuç doğurabilir.

Yazma Eylemini Eleştirirken: Güçlü ve Zayıf Yönler

Yazma sürecinin güçlü yönlerinden biri, düşüncelerin ve duyguların dışarıya aktarılması ve başkalarına ulaşmasıdır. Bu, yazı aracılığıyla toplumun farklı kesimlerine seslenmek, anlamak ve anlaşılmak için büyük bir fırsat sunar. Ancak zayıf bir yön de, bazen toplumsal normların ve beklentilerin yazı stilini daraltabilmesidir. Kadınlar ve erkekler, toplum tarafından nasıl yazmaları gerektiğine dair farklı beklentilerle karşılaşır. Bu, her bireyin kendini tam anlamıyla ifade edebilmesine engel olabilir.

Bir erkek stratejik, doğrudan ve bilgi odaklı yazarken, bir kadın empatik, duygusal ve insan ilişkilerine dayalı bir dil kullanabilir. Ama esas önemli olan, bu farklılıkları ne kadar dengede tutabildiğimizdir. Toplumda yazının biçimini belirleyen etkenlerin, dilin içerik ve anlamını daraltmaması gerektiğini unutmamalıyız. Her bireyin yazı stilinin kendine ait bir güç olduğunu kabul etmek ve bunun değerini bilmek önemli.

Sonuç: Yazı ve Bireysel İfade

Sonuçta, yazı yazmanın "doğru" bir yolu yoktur; çünkü dil, tamamen kişisel bir ifadedir. Herkesin yazı biçimi farklıdır ve bu farklılıklar toplumsal normlar, bireysel deneyimler ve kişisel tercihlerle şekillenir. Yazarken ne kadar özgün ve samimi olursak, o kadar etkili oluruz. Yazmanın gerçek amacı, doğru olanı değil, kendimize en uygun yolu bulmak olmalıdır.

Sizce yazının şekli, toplumsal cinsiyet rollerinden ne kadar etkileniyor? Yazarken daha çok strateji mi yoksa empati mi ön planda olmalı? Bu dengeyi nasıl kurabiliriz?
 
Üst