Eski TRT Çocuk’un O Sıcacık Dünyasında Unutulmaz Bir Hikâye
Selam forumdaşlar,
Bugün size öyle bir hikâye anlatacağım ki… Belki siz de bir yerinden kendi çocukluğunuzu bulacaksınız. Hani akşamüstü okuldan gelip, çantasını fırlatıp televizyonun karşısına geçen o çocuk vardı ya… İşte o çocuğun hikâyesi bu. Belki ben, belki sen, belki de hepimizdik o çocuk. Çünkü o dönemin TRT Çocuk ekranlarında sadece çizgi filmler değil, içimize işleyen küçük hayat dersleri, dostluklar ve hayaller vardı.
Bir Akşamüstü Hatırası
Saat tam 17.30. Gün batımı turuncuya dönmüş, annem mutfakta çorba karıştırıyor, babam gazetesine gömülmüş. Ben ise elimde süt bardağıyla televizyonun karşısındayım. O an açılan ekran, sanki başka bir evrenin kapısıydı: “Kral Şakir” henüz doğmamış, “Canım Kardeşim”, “Köstebekgiller”, “Maysa ve Bulut”, “Pırıl”, “Biz İkimiz”, “Pepee” ve “Keloğlan” gibi karakterler o dünyanın kahramanlarıydı.
Ama benim favorim “Keloğlan Masalları”ydı. Çünkü orada Keloğlan, hep bir çözüm bulurdu. Herkesin pes ettiği yerde o, bir çıkış yolu yaratırdı. Babam da öyleydi; “Her şeyin bir çözümü vardır oğlum,” derdi hep.
Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Kalbi
O yıllarda çizgi filmlerde bile fark edilirdi bu denge. “Keloğlan” hep aklını kullanırdı, plan yapardı, hilebazı zekâsıyla alt ederdi. O bir stratejistti. Erkeklerin o klasik “çözüm odaklı” tarafını temsil ederdi.
Ama “Canım Kardeşim”deki Mine… O tamamen farklıydı. O, duygularıyla konuşurdu. Ağabeyi’nin moralini düzeltmek için bir resim çizer, annesinin üzülmemesi için gizlice yardım ederdi. Kadınların içten, empatik yanını anlatırdı.
İşte çocuk aklımla farkında olmadan bu iki dünyanın arasındaki köprüyü izliyordum. Bir yanda “Nasıl çözeriz?” diyen akıl; diğer yanda “Nasıl hissettik?” diyen kalp vardı. Ve TRT Çocuk, bize aslında hayatın bu iki sesle anlam kazandığını gösteriyordu.
Bir Forumdaşın Kalbinden: “Biz O Çizgi Filmlerle Büyüdük”
Bazen düşünüyorum da, biz o çizgi filmlerle sadece eğlenmedik. “Köstebekgiller”in yeraltındaki dostluk hikâyeleri bize farklı olmanın ayıp değil, zenginlik olduğunu öğretti.
“Maysa ve Bulut”un renkli dünyasında ise Anadolu’nun o sıcak dostluklarını, imeceyi, yardımlaşmayı gördük. Kadın karakterler orada da hep yumuşak, birleştirici, duygusal köprülerdi. Erkek karakterlerse yön gösteren, çözüm üreten birer yol arkadaşıydı.
Şimdi bakınca, bu rollerin nasıl da dengeli işlendiğini fark ediyorum. Ne biri diğerini ezdi, ne biri eksik kaldı.
Bir Kız, Bir Oğlan, Bir Televizyon: Hatıraların Kalbinde
Bir akşam, kardeşimle “Biz İkimiz” çizgi filmini izliyorduk. O zamanlar annem arada gelip “Dersinizi yaptınız mı?” diye sorar, biz de “Birazdan” deyip ekrana bakmaya devam ederdik.
O gün dizideki karakterler kavga etti. Kız ağladı, erkek gurur yaptı. Ama sonunda kız konuşarak, anlayarak çözdü meseleyi. Benim kardeşim dönüp bana “Bak, sen de bazen hemen kızıyorsun, keşke böyle konuşsan,” dedi.
O an anladım ki, o küçük animasyonlar aslında bize insan olmayı öğretiyordu. TRT Çocuk, sessizce bir “karakter eğitimi” veriyordu biz farkında olmadan.
Bir Zaman Yolcusu Olsaydım…
Eğer bir zaman makinem olsaydı, eminim o yıllara dönerdim. Şimdiki çocuklar ekran karşısında karmaşık efektler, yüksek tempolu sahneler görüyor. Ama biz… Biz bir “Pepee”nin “Büyüdüm Anne!” deyişiyle duygulanırdık.
O naiflik, o sıcaklık başka hiçbir yerde yoktu. Şimdi geriye dönüp baktığımda fark ediyorum ki, o dönemin çizgi filmleri sadece çocuklar için değil, anne babalar için de bir nefes aralığıydı. Çünkü herkes aynı anda hem çocukluğunu hatırlıyor hem de yeni bir kuşakla bağ kuruyordu.
Bugün Olsa…
Bugün olsa, yine o koltuğa oturur, yine “Keloğlan’ın yeni macerası varmış!” diye heyecanlanırdım. Çünkü orada sadece eğlence değil, samimiyet vardı.
Belki birçoğumuz büyüdü, saçlarına beyazlar düştü, işleri güçleri arttı. Ama o TRT Çocuk döneminin içimizde bıraktığı masumiyet, hâlâ bir yerlerde yaşıyor.
Erkekler hâlâ sorunları çözmek istiyor, kadınlar hâlâ gönülleri onarmaya çalışıyor. Ama işin güzel tarafı, biz o çizgi filmler sayesinde iki tarafın da haklı olduğunu öğrendik.
Forumdaşlara Bir Soru
Siz de o dönemi hatırlıyor musunuz?
Bir çizgi film vardı da sizi çok etkilerdi, hani jenerik müziği başlayınca kalbiniz pır pır ederdi… Hangisiydi o?
Belki “Pırıl”ın matematikle dans eden dünyası, belki “Maysa ve Bulut”un köy havası, belki “Köstebekgiller”in merak dolu tünelleri…
Hangisi olursa olsun, eminim hepimizin içinde o dönemden bir parça kaldı.
Gelin, bu başlık altında hep birlikte o günleri yeniden yaşayalım. Çünkü bazı hatıralar, sadece anlatıldıkça değil, birlikte anıldıkça güzelleşir.
Son Söz
TRT Çocuk’un eski çizgi filmleri, bir dönemin sessiz öğretmenleri gibiydi. Kimi aklıyla, kimi kalbiyle dokundu bize.
Ve şimdi biz büyüdük, ama o ekrandan gelen sıcak ses hâlâ kulağımızda:
“Bir varmış, bir yokmuş…”
Belki de asıl büyü, hiçbir zaman o dünyadan tam olarak çıkamamamızda gizliydi.
Selam forumdaşlar,
Bugün size öyle bir hikâye anlatacağım ki… Belki siz de bir yerinden kendi çocukluğunuzu bulacaksınız. Hani akşamüstü okuldan gelip, çantasını fırlatıp televizyonun karşısına geçen o çocuk vardı ya… İşte o çocuğun hikâyesi bu. Belki ben, belki sen, belki de hepimizdik o çocuk. Çünkü o dönemin TRT Çocuk ekranlarında sadece çizgi filmler değil, içimize işleyen küçük hayat dersleri, dostluklar ve hayaller vardı.
Bir Akşamüstü Hatırası
Saat tam 17.30. Gün batımı turuncuya dönmüş, annem mutfakta çorba karıştırıyor, babam gazetesine gömülmüş. Ben ise elimde süt bardağıyla televizyonun karşısındayım. O an açılan ekran, sanki başka bir evrenin kapısıydı: “Kral Şakir” henüz doğmamış, “Canım Kardeşim”, “Köstebekgiller”, “Maysa ve Bulut”, “Pırıl”, “Biz İkimiz”, “Pepee” ve “Keloğlan” gibi karakterler o dünyanın kahramanlarıydı.
Ama benim favorim “Keloğlan Masalları”ydı. Çünkü orada Keloğlan, hep bir çözüm bulurdu. Herkesin pes ettiği yerde o, bir çıkış yolu yaratırdı. Babam da öyleydi; “Her şeyin bir çözümü vardır oğlum,” derdi hep.
Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Kalbi
O yıllarda çizgi filmlerde bile fark edilirdi bu denge. “Keloğlan” hep aklını kullanırdı, plan yapardı, hilebazı zekâsıyla alt ederdi. O bir stratejistti. Erkeklerin o klasik “çözüm odaklı” tarafını temsil ederdi.
Ama “Canım Kardeşim”deki Mine… O tamamen farklıydı. O, duygularıyla konuşurdu. Ağabeyi’nin moralini düzeltmek için bir resim çizer, annesinin üzülmemesi için gizlice yardım ederdi. Kadınların içten, empatik yanını anlatırdı.
İşte çocuk aklımla farkında olmadan bu iki dünyanın arasındaki köprüyü izliyordum. Bir yanda “Nasıl çözeriz?” diyen akıl; diğer yanda “Nasıl hissettik?” diyen kalp vardı. Ve TRT Çocuk, bize aslında hayatın bu iki sesle anlam kazandığını gösteriyordu.
Bir Forumdaşın Kalbinden: “Biz O Çizgi Filmlerle Büyüdük”
Bazen düşünüyorum da, biz o çizgi filmlerle sadece eğlenmedik. “Köstebekgiller”in yeraltındaki dostluk hikâyeleri bize farklı olmanın ayıp değil, zenginlik olduğunu öğretti.
“Maysa ve Bulut”un renkli dünyasında ise Anadolu’nun o sıcak dostluklarını, imeceyi, yardımlaşmayı gördük. Kadın karakterler orada da hep yumuşak, birleştirici, duygusal köprülerdi. Erkek karakterlerse yön gösteren, çözüm üreten birer yol arkadaşıydı.
Şimdi bakınca, bu rollerin nasıl da dengeli işlendiğini fark ediyorum. Ne biri diğerini ezdi, ne biri eksik kaldı.
Bir Kız, Bir Oğlan, Bir Televizyon: Hatıraların Kalbinde
Bir akşam, kardeşimle “Biz İkimiz” çizgi filmini izliyorduk. O zamanlar annem arada gelip “Dersinizi yaptınız mı?” diye sorar, biz de “Birazdan” deyip ekrana bakmaya devam ederdik.
O gün dizideki karakterler kavga etti. Kız ağladı, erkek gurur yaptı. Ama sonunda kız konuşarak, anlayarak çözdü meseleyi. Benim kardeşim dönüp bana “Bak, sen de bazen hemen kızıyorsun, keşke böyle konuşsan,” dedi.
O an anladım ki, o küçük animasyonlar aslında bize insan olmayı öğretiyordu. TRT Çocuk, sessizce bir “karakter eğitimi” veriyordu biz farkında olmadan.
Bir Zaman Yolcusu Olsaydım…
Eğer bir zaman makinem olsaydı, eminim o yıllara dönerdim. Şimdiki çocuklar ekran karşısında karmaşık efektler, yüksek tempolu sahneler görüyor. Ama biz… Biz bir “Pepee”nin “Büyüdüm Anne!” deyişiyle duygulanırdık.
O naiflik, o sıcaklık başka hiçbir yerde yoktu. Şimdi geriye dönüp baktığımda fark ediyorum ki, o dönemin çizgi filmleri sadece çocuklar için değil, anne babalar için de bir nefes aralığıydı. Çünkü herkes aynı anda hem çocukluğunu hatırlıyor hem de yeni bir kuşakla bağ kuruyordu.
Bugün Olsa…
Bugün olsa, yine o koltuğa oturur, yine “Keloğlan’ın yeni macerası varmış!” diye heyecanlanırdım. Çünkü orada sadece eğlence değil, samimiyet vardı.
Belki birçoğumuz büyüdü, saçlarına beyazlar düştü, işleri güçleri arttı. Ama o TRT Çocuk döneminin içimizde bıraktığı masumiyet, hâlâ bir yerlerde yaşıyor.
Erkekler hâlâ sorunları çözmek istiyor, kadınlar hâlâ gönülleri onarmaya çalışıyor. Ama işin güzel tarafı, biz o çizgi filmler sayesinde iki tarafın da haklı olduğunu öğrendik.
Forumdaşlara Bir Soru
Siz de o dönemi hatırlıyor musunuz?
Bir çizgi film vardı da sizi çok etkilerdi, hani jenerik müziği başlayınca kalbiniz pır pır ederdi… Hangisiydi o?
Belki “Pırıl”ın matematikle dans eden dünyası, belki “Maysa ve Bulut”un köy havası, belki “Köstebekgiller”in merak dolu tünelleri…
Hangisi olursa olsun, eminim hepimizin içinde o dönemden bir parça kaldı.
Gelin, bu başlık altında hep birlikte o günleri yeniden yaşayalım. Çünkü bazı hatıralar, sadece anlatıldıkça değil, birlikte anıldıkça güzelleşir.
Son Söz
TRT Çocuk’un eski çizgi filmleri, bir dönemin sessiz öğretmenleri gibiydi. Kimi aklıyla, kimi kalbiyle dokundu bize.
Ve şimdi biz büyüdük, ama o ekrandan gelen sıcak ses hâlâ kulağımızda:
“Bir varmış, bir yokmuş…”
Belki de asıl büyü, hiçbir zaman o dünyadan tam olarak çıkamamamızda gizliydi.