SessizGozler
New member
[color=] Gaflet ve Dalalet: Bir Hikaye Üzerinden Anlatım
Hikayeyi anlatırken bazen bir kelime, bir anlam derinliği, bir kavram insana yıllarca düşündürür. “Gaflet ve dalalet” üzerine düşündüğümde, bir an önce bunların ne demek olduğunu tam olarak kavrayamamış bir genç olarak aklıma bir hikaye geldi. Hikayemde, bu iki kavramın ne anlama geldiğini daha iyi anlamaya çalışacağız. Belki siz de okurken benzer düşünceler içinde bulursunuz kendinizi.
Hikayenin Başlangıcı: Bir Köydeki Sessizlik
Bir zamanlar, kalabalık şehirlerden uzakta, dağların eteklerinde, kendini adeta zamanın unuttuğu bir köy vardı. Bu köyde yaşayanlar, hayatlarını basit ama düzenli bir şekilde sürdürürlerdi. İnsanlar işlerine, ailelerine ve topraklarına sadık, birbirine yardım ederek bir arada yaşarlardı. Fakat bir sabah, bir adam köyün meydanına geldi. Bu adam, dışarıdan gelen biri olarak herkesin dikkatini çekti. Yüzü yorgun ama bakışları keskin, bir hüzün var gibiydi gözlerinde. Adı Yusuf’tu.
Yusuf, köyün en akıllı, en mantıklı insanı olarak tanınan Hüseyin’in evine misafir oldu. Hüseyin, köyün sorunlarıyla ilgilenen ve her zaman çözüm üreten biriydi. Ancak son zamanlarda Hüseyin de bir değişim geçirmeye başlamıştı. Her gün biraz daha içine kapanıyor, insanlardan uzaklaşıyordu.
Bir akşam Hüseyin, Yusuf’a köyün meydanında sohbet etmek istediğini söyledi. Her şeyin yolunda olduğuna inanırken, birdenbire bu sessizlik neydi?
Gaflet: Her Şey Yolunda Gibi Görünüyor, Ama…
Yusuf, köydeki insanlarla tanıştıktan sonra, ilk izlenimi iyiydi. Her şey düzenli, her şey yolunda gibiydi. İnsanlar çalışıyor, çocuklar oynuyor, yaşlılar evlerinde dinleniyorlardı. Fakat bir şeyler eksikti. İnsanlar, bir yandan günlük işlerine devam ederken, diğer yandan derin bir iç huzursuzluk taşıyorlardı. Kimse bunun farkında değildi ama bir şeyler eksikti.
Bir akşam, Yusuf Hüseyin’le sohbet ederken ona bu duygusunu açıkladı: “Köyün her şeyi doğru gibi görünüyor, ama bir eksiklik var. Kimse bu eksikliği fark etmiyor. Nedir bu eksiklik?”
Hüseyin bir süre sessiz kaldı. Sonra, derin bir nefes aldı ve cevabını verdi: “Evet, doğru söylüyorsun. Burada yaşayan herkes bu eksikliği hissetmiyor. Çünkü biz… gaflet içindeyiz.”
Yusuf, şaşkın bir şekilde başını salladı. “Gaflet mi? Yani ne demek gaflet?”
Hüseyin, gözleriyle köyün etrafını işaret etti. “Burası çok eski bir yer, çok düzenli bir yer. Ama insanları bu düzen içinde o kadar çok zaman harcıyorlar ki, asıl önemli olanları unuttular. Yani işlerine, evlerine, çocuklarına o kadar dalmışlar ki, gerçekte ne yaptıklarını bile fark etmiyorlar. İşte buna gaflet denir.”
Hüseyin, bir zamanlar çok sevdiği köyünü bu şekilde görmeyi istemediğini fark etti. Ancak, insanların gaflet içinde olduğunu kabul etmek, ona büyük bir darbe olmuştu. Zamanında köyün her şeyini düzenleyen, çözümler üreten adam artık sadece sessizce izliyordu.
Dalalet: Gafletin Sonuçları
Bir hafta sonra köyde büyük bir değişiklik oldu. Köylüler, köyün meydanına büyük bir pazar kurmaya başladılar. Ancak bu pazar, bir kutlama değil, bir çıkmazın işaretiydi. İnsanlar, daha fazla para kazanmak, daha fazla ürün satmak için birbirleriyle yarışıyorlardı. Ama bu pazar, günden güne yalnızca köyün ruhunu daha da öldürüyordu. Herkes daha çok kazanmak, daha çok tüketmek istiyordu.
Yusuf, köyün meydanında dolaşırken, insanların yüzlerindeki boş ifadeyi fark etti. Çalışan insanlar çok yorulmuşlardı ama bir türlü durmak bilmiyorlardı. Çünkü, toplum olarak zamanla, ‘dalalet’ içinde bir hayat sürmeye başlamışlardı. Dalalet, aslında bir sapkınlık, bir saptırılma durumuydu. O kadar çok “daha fazlasını” istiyorlardı ki, asıl anlamı, insana ait olan huzuru kaybetmişlerdi.
Bir sabah, Hüseyin ve Yusuf köyün dışında yürüyüşe çıktılar. Yavaşça yürürlerken Hüseyin, “Bunlar dalaletin, yani saptırılmanın sonucu. İnsanlar, o kadar çok para kazanma, daha iyi bir hayat yaşama isteğiyle aldandılar ki, kendi iç dünyalarına yabancılaştılar,” dedi.
Yusuf biraz düşündü. “Peki, ne yapmalıyız? Bu köyü kurtarmak mümkün mü?”
Çözüm: Empati ve Aksiyonun Buluşması
Hüseyin, derin bir nefes aldı. “Çözüm, ancak insanlara neyi kaybettiklerini anlamalarını sağlamakla olur. Gaflet ve dalalet, bir insanın yalnızca dış dünyasına değil, iç dünyasına da zarar verir. İnsanlar sadece ‘daha fazla’ istemekle değil, birbirlerine duyacakları empatiyle bu durumu aşabilirler. Bu köydeki herkes bir araya gelir, birbirlerine empati gösterir ve topluca çözümler ararsa, aslında büyük bir değişim başlatabiliriz.”
Hüseyin’in sözleri Yusuf’u derinden etkiledi. İnsanlar birbirlerine yardım etmeyi unuttuğunda, hem kendilerini hem de toplumu kaybederlerdi. Bu köyde değişim başlatmak için, önce insanları birbirini anlamaya davet etmek gerekirdi.
Sizce Gaflet ve Dalalet Gerçekten İç İçe Mi?
Yusuf’un köydeki gözlemleri ve Hüseyin’in öğretileri, belki de hepimize ders niteliğindeydi. Gaflet, dışarıdan bakıldığında çok normal görünen bir yaşam tarzıdır, ancak bir kez içine girdiğinizde, insanın özünü kaybetmesine yol açar. Dalalet ise, insanın doğru yoldan sapmasıdır ve toplumu da bu saptırma sürecine sürükler.
Peki ya siz? Gaflet ve dalalet üzerine düşündüğünüzde, hayatınızda bu iki kavramı nasıl tanımlarsınız? Bir toplumu değiştirmek için ne gibi adımlar atmak gerekebilir?
Hikayeyi anlatırken bazen bir kelime, bir anlam derinliği, bir kavram insana yıllarca düşündürür. “Gaflet ve dalalet” üzerine düşündüğümde, bir an önce bunların ne demek olduğunu tam olarak kavrayamamış bir genç olarak aklıma bir hikaye geldi. Hikayemde, bu iki kavramın ne anlama geldiğini daha iyi anlamaya çalışacağız. Belki siz de okurken benzer düşünceler içinde bulursunuz kendinizi.
Hikayenin Başlangıcı: Bir Köydeki Sessizlik
Bir zamanlar, kalabalık şehirlerden uzakta, dağların eteklerinde, kendini adeta zamanın unuttuğu bir köy vardı. Bu köyde yaşayanlar, hayatlarını basit ama düzenli bir şekilde sürdürürlerdi. İnsanlar işlerine, ailelerine ve topraklarına sadık, birbirine yardım ederek bir arada yaşarlardı. Fakat bir sabah, bir adam köyün meydanına geldi. Bu adam, dışarıdan gelen biri olarak herkesin dikkatini çekti. Yüzü yorgun ama bakışları keskin, bir hüzün var gibiydi gözlerinde. Adı Yusuf’tu.
Yusuf, köyün en akıllı, en mantıklı insanı olarak tanınan Hüseyin’in evine misafir oldu. Hüseyin, köyün sorunlarıyla ilgilenen ve her zaman çözüm üreten biriydi. Ancak son zamanlarda Hüseyin de bir değişim geçirmeye başlamıştı. Her gün biraz daha içine kapanıyor, insanlardan uzaklaşıyordu.
Bir akşam Hüseyin, Yusuf’a köyün meydanında sohbet etmek istediğini söyledi. Her şeyin yolunda olduğuna inanırken, birdenbire bu sessizlik neydi?
Gaflet: Her Şey Yolunda Gibi Görünüyor, Ama…
Yusuf, köydeki insanlarla tanıştıktan sonra, ilk izlenimi iyiydi. Her şey düzenli, her şey yolunda gibiydi. İnsanlar çalışıyor, çocuklar oynuyor, yaşlılar evlerinde dinleniyorlardı. Fakat bir şeyler eksikti. İnsanlar, bir yandan günlük işlerine devam ederken, diğer yandan derin bir iç huzursuzluk taşıyorlardı. Kimse bunun farkında değildi ama bir şeyler eksikti.
Bir akşam, Yusuf Hüseyin’le sohbet ederken ona bu duygusunu açıkladı: “Köyün her şeyi doğru gibi görünüyor, ama bir eksiklik var. Kimse bu eksikliği fark etmiyor. Nedir bu eksiklik?”
Hüseyin bir süre sessiz kaldı. Sonra, derin bir nefes aldı ve cevabını verdi: “Evet, doğru söylüyorsun. Burada yaşayan herkes bu eksikliği hissetmiyor. Çünkü biz… gaflet içindeyiz.”
Yusuf, şaşkın bir şekilde başını salladı. “Gaflet mi? Yani ne demek gaflet?”
Hüseyin, gözleriyle köyün etrafını işaret etti. “Burası çok eski bir yer, çok düzenli bir yer. Ama insanları bu düzen içinde o kadar çok zaman harcıyorlar ki, asıl önemli olanları unuttular. Yani işlerine, evlerine, çocuklarına o kadar dalmışlar ki, gerçekte ne yaptıklarını bile fark etmiyorlar. İşte buna gaflet denir.”
Hüseyin, bir zamanlar çok sevdiği köyünü bu şekilde görmeyi istemediğini fark etti. Ancak, insanların gaflet içinde olduğunu kabul etmek, ona büyük bir darbe olmuştu. Zamanında köyün her şeyini düzenleyen, çözümler üreten adam artık sadece sessizce izliyordu.
Dalalet: Gafletin Sonuçları
Bir hafta sonra köyde büyük bir değişiklik oldu. Köylüler, köyün meydanına büyük bir pazar kurmaya başladılar. Ancak bu pazar, bir kutlama değil, bir çıkmazın işaretiydi. İnsanlar, daha fazla para kazanmak, daha fazla ürün satmak için birbirleriyle yarışıyorlardı. Ama bu pazar, günden güne yalnızca köyün ruhunu daha da öldürüyordu. Herkes daha çok kazanmak, daha çok tüketmek istiyordu.
Yusuf, köyün meydanında dolaşırken, insanların yüzlerindeki boş ifadeyi fark etti. Çalışan insanlar çok yorulmuşlardı ama bir türlü durmak bilmiyorlardı. Çünkü, toplum olarak zamanla, ‘dalalet’ içinde bir hayat sürmeye başlamışlardı. Dalalet, aslında bir sapkınlık, bir saptırılma durumuydu. O kadar çok “daha fazlasını” istiyorlardı ki, asıl anlamı, insana ait olan huzuru kaybetmişlerdi.
Bir sabah, Hüseyin ve Yusuf köyün dışında yürüyüşe çıktılar. Yavaşça yürürlerken Hüseyin, “Bunlar dalaletin, yani saptırılmanın sonucu. İnsanlar, o kadar çok para kazanma, daha iyi bir hayat yaşama isteğiyle aldandılar ki, kendi iç dünyalarına yabancılaştılar,” dedi.
Yusuf biraz düşündü. “Peki, ne yapmalıyız? Bu köyü kurtarmak mümkün mü?”
Çözüm: Empati ve Aksiyonun Buluşması
Hüseyin, derin bir nefes aldı. “Çözüm, ancak insanlara neyi kaybettiklerini anlamalarını sağlamakla olur. Gaflet ve dalalet, bir insanın yalnızca dış dünyasına değil, iç dünyasına da zarar verir. İnsanlar sadece ‘daha fazla’ istemekle değil, birbirlerine duyacakları empatiyle bu durumu aşabilirler. Bu köydeki herkes bir araya gelir, birbirlerine empati gösterir ve topluca çözümler ararsa, aslında büyük bir değişim başlatabiliriz.”
Hüseyin’in sözleri Yusuf’u derinden etkiledi. İnsanlar birbirlerine yardım etmeyi unuttuğunda, hem kendilerini hem de toplumu kaybederlerdi. Bu köyde değişim başlatmak için, önce insanları birbirini anlamaya davet etmek gerekirdi.
Sizce Gaflet ve Dalalet Gerçekten İç İçe Mi?
Yusuf’un köydeki gözlemleri ve Hüseyin’in öğretileri, belki de hepimize ders niteliğindeydi. Gaflet, dışarıdan bakıldığında çok normal görünen bir yaşam tarzıdır, ancak bir kez içine girdiğinizde, insanın özünü kaybetmesine yol açar. Dalalet ise, insanın doğru yoldan sapmasıdır ve toplumu da bu saptırma sürecine sürükler.
Peki ya siz? Gaflet ve dalalet üzerine düşündüğünüzde, hayatınızda bu iki kavramı nasıl tanımlarsınız? Bir toplumu değiştirmek için ne gibi adımlar atmak gerekebilir?