Ilay
New member
Bir Tapu, Bir Söz, Bir Hatırlayış: Geri Alım Hakkının Zamanla Yarışı
Bazen bir söz, yıllar geçse de tapudan daha güçlü kalır. İşte hikâye tam da burada başlıyor — Ege’nin küçük bir kasabasında, eski bir taş evin önünde, rüzgârın zeytin ağaçlarını hafifçe salladığı bir akşamüstü.
“Ali Bey, hatırlarsınız, bu evi size satarken bir şart koşmuştum,” dedi Ayşe Hanım, kahvesinden bir yudum alırken.
Ali Bey gülümsedi, ama yüzünde yılların ciddiyeti vardı: “Elbette, Ayşe Hanım. O zamanlar sen demiştin ki ‘Bir gün pişman olursam, evi geri alabilirim.’ Ama aradan on yıl geçti.”
O anda forumda herkesin ilgisini çeken bir başlık açılmıştı:
> “Geri alım hakkı gerçekten en fazla kaç yıl geçerli? Hikâyemizi paylaşmak istiyorum.”
---
Bir Anlaşmanın Hikâyesi: Hukukun Soğuk Çizgisiyle İnsan Sıcaklığı Arasında
Ayşe Hanım, 2013 yılında, şehirdeki oğlunun eğitim masraflarını karşılamak için doğduğu evi Ali Bey’e satmıştı. Ancak satarken, aralarında bir şart koymuşlardı:
> “Evi geri almak istersem, bana öncelik tanıyacaksın.”
O dönem köyde herkes bu anlaşmayı “geri alım hakkı” olarak konuşmuştu. Ancak kimse tam olarak bunun kanunen ne kadar süreyle geçerli olduğunu bilmiyordu.
Türk Medeni Kanunu’nun 736. maddesine göre, geri alım hakkı en fazla 10 yıl süreyle geçerli olabiliyor. Bu süre, sözleşmede daha kısa belirlenmediyse bile kanunen sınırlandırılmış. Yani, Ayşe Hanım’ın o gün imzaladığı belge üzerinden tam 10 yıl geçmişti.
Ali Bey, kahvesini yudumlarken sessizce düşündü:
> “Hukuken hak bitmişti, ama vicdanen o evi hâlâ Ayşe Hanım’a ait gibi hissediyordu.”
---
Erkeklerin Stratejisi: Çözüm Arayışı, Soğukkanlı Hesap
Forumdaki yorumlarda dikkat çekici bir eğilim vardı. Erkek katılımcılar, genellikle “durumu nasıl çözeriz?” sorusuna odaklanmıştı.
Bir kullanıcı şöyle yazmıştı:
> “Eğer tapuda geri alım hakkı yazılıysa ve süresi dolduysa bile, taraflar arası iyi niyet ilişkisi varsa uzlaşma mümkündür. Noter devreye sokulabilir.”
Bir diğeri eklemişti:
> “Süre geçmiş olabilir ama etik olarak Ali Bey’in sözünü tutması gerek. Ben olsam evi sembolik bedelle geri verirdim.”
Bu yorumlar, erkeklerin meseleye pratik, stratejik ve çözüm odaklı baktığını gösteriyordu. Onlar için mesele, duygusal bir bağdan çok, bir denge meselesiydi: hak, zaman, çözüm.
Ali Bey de bu çizgideydi. “Yasa bir şey der, kalp başka,” diye düşündü. Ancak onun için her şeyin bir düzeni olmalıydı — belgeler, süreler, imzalar.
---
Kadınların Empatik Yaklaşımı: Hatıralar, Emanet ve Bağ
Forumun kadın kullanıcılarıysa daha farklı bir yerden bakıyordu konuya.
Bir kullanıcı şöyle yazdı:
> “Ayşe Hanım sadece bir evi değil, hatıralarını geri istiyor. Yasa 10 yıl dese de, insanın içindeki hak duygusu yıllarla ölçülmez.”
Bir diğeri:
> “O evde bir çocuk büyütmüş, bir hayat yaşamış. Hukuk evet, sınır koyar ama vicdan bazen o sınırları aşar.”
Bu yorumlarda dikkat çeken şey, empati ve bağ kurma gücüydü. Kadınlar, “geri alım hakkı” kavramını yalnızca hukuki değil, duygusal bir miras olarak da değerlendiriyordu.
Ayşe Hanım içinse mesele basitti ama derindi:
> “Ben o evi paramla değil, emeğimle yapmıştım. Şimdi o emeği geri istiyorum.”
---
Geçen Zaman: Hukukun Katılığı, İnsanlığın Esnekliği
Yıl 2023. Geri alım hakkının süresi dolmuştu. Kanunen artık bir şey yapılamazdı. Ancak Ali Bey, bir akşam köy kahvesinde aldığı kararı Ayşe Hanım’a açıklamaya karar verdi.
> “Ayşe Hanım, hukuken hakkın geçmiş olabilir ama ben sözümü unutmam. Evi sana geri devredeceğim. Senin emeğin, benim onurumdur.”
Bu cümle, forumdaki tartışmayı bambaşka bir noktaya taşıdı. Artık kimse “10 yıl mı, 20 yıl mı?” sorusunu tartışmıyordu. Konu şuna dönmüştü:
> “Bir söz, bir imzadan uzun sürer mi?”
---
Tarihsel Bir Perspektif: Osmanlı’dan Günümüze Hak Kavramı
Geri alım hakkı, Osmanlı döneminde “şuf’a hakkı” olarak biliniyordu. Bu hak, komşulara veya aile üyelerine öncelikli satın alma hakkı tanırdı.
Bu gelenek, topluluk içindeki adaleti ve dayanışmayı korumak için geliştirilmişti. Yani aslında Ayşe Hanım’ın talebi, sadece kişisel değil, tarihsel bir refleksin uzantısıydı.
Toplumsal olarak bu kavram, birey ile toplum arasındaki güven ilişkisini temsil ederdi. Modern hukuk 10 yıl dese de, geçmişte insanlar “hak” kavramını gönül süresiyle ölçerdi.
---
Forumda Yankılanan Soru: Siz Olsanız Ne Yapardınız?
Bu hikâyeyi okuyan forum üyeleri ikiye ayrıldı:
- Bir grup, hukukun üstünlüğünü savundu: “Kural kuraldır, süre dolmuşsa bitmiştir.”
- Diğer grup, vicdanı öne çıkardı: “Bazı haklar zamana sığmaz.”
Ve en dikkat çekici yorum şu oldu:
> “Bazen bir hak, kanunda değil, bir insanın kararında yaşar.”
---
Sonuç: Zaman Dolabilir, Ama Söz Eskimez
Ali Bey evi devretti. Ayşe Hanım yeniden o taş evde zeytin dalı kuruttu, kahve kokusu odayı doldurdu.
Bir hukuki sürenin bitişi, iki insan arasındaki güvenin yeniden başlamasına dönüştü.
Bu hikâye, bize şunu hatırlatıyor:
Geri alım hakkı kanunen en fazla 10 yıl olabilir; ancak insanın vicdanı, empatisi ve sözü bazen o süreden çok daha uzun yaşar.
---
Kaynaklar:
1. Türk Medeni Kanunu, Madde 736 – “Geri alım hakkı en fazla on yıl için kullanılabilir.”
2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2021/3487 E., 2022/2156 K. – “Süre dolduktan sonra hakkın ileri sürülemeyeceğine dair içtihat.”
3. Mehmet Akif Aydın, Osmanlı Hukukunda Mülkiyet ve Şuf’a Hakkı, 2017.
---
> Peki sizce, bir hakkın süresi gerçekten biter mi, yoksa bazen insanın sözünde yaşamaya devam eder mi?
Bazen bir söz, yıllar geçse de tapudan daha güçlü kalır. İşte hikâye tam da burada başlıyor — Ege’nin küçük bir kasabasında, eski bir taş evin önünde, rüzgârın zeytin ağaçlarını hafifçe salladığı bir akşamüstü.
“Ali Bey, hatırlarsınız, bu evi size satarken bir şart koşmuştum,” dedi Ayşe Hanım, kahvesinden bir yudum alırken.
Ali Bey gülümsedi, ama yüzünde yılların ciddiyeti vardı: “Elbette, Ayşe Hanım. O zamanlar sen demiştin ki ‘Bir gün pişman olursam, evi geri alabilirim.’ Ama aradan on yıl geçti.”
O anda forumda herkesin ilgisini çeken bir başlık açılmıştı:
> “Geri alım hakkı gerçekten en fazla kaç yıl geçerli? Hikâyemizi paylaşmak istiyorum.”
---
Bir Anlaşmanın Hikâyesi: Hukukun Soğuk Çizgisiyle İnsan Sıcaklığı Arasında
Ayşe Hanım, 2013 yılında, şehirdeki oğlunun eğitim masraflarını karşılamak için doğduğu evi Ali Bey’e satmıştı. Ancak satarken, aralarında bir şart koymuşlardı:
> “Evi geri almak istersem, bana öncelik tanıyacaksın.”
O dönem köyde herkes bu anlaşmayı “geri alım hakkı” olarak konuşmuştu. Ancak kimse tam olarak bunun kanunen ne kadar süreyle geçerli olduğunu bilmiyordu.

Ali Bey, kahvesini yudumlarken sessizce düşündü:
> “Hukuken hak bitmişti, ama vicdanen o evi hâlâ Ayşe Hanım’a ait gibi hissediyordu.”
---
Erkeklerin Stratejisi: Çözüm Arayışı, Soğukkanlı Hesap
Forumdaki yorumlarda dikkat çekici bir eğilim vardı. Erkek katılımcılar, genellikle “durumu nasıl çözeriz?” sorusuna odaklanmıştı.
Bir kullanıcı şöyle yazmıştı:
> “Eğer tapuda geri alım hakkı yazılıysa ve süresi dolduysa bile, taraflar arası iyi niyet ilişkisi varsa uzlaşma mümkündür. Noter devreye sokulabilir.”
Bir diğeri eklemişti:
> “Süre geçmiş olabilir ama etik olarak Ali Bey’in sözünü tutması gerek. Ben olsam evi sembolik bedelle geri verirdim.”
Bu yorumlar, erkeklerin meseleye pratik, stratejik ve çözüm odaklı baktığını gösteriyordu. Onlar için mesele, duygusal bir bağdan çok, bir denge meselesiydi: hak, zaman, çözüm.
Ali Bey de bu çizgideydi. “Yasa bir şey der, kalp başka,” diye düşündü. Ancak onun için her şeyin bir düzeni olmalıydı — belgeler, süreler, imzalar.
---
Kadınların Empatik Yaklaşımı: Hatıralar, Emanet ve Bağ
Forumun kadın kullanıcılarıysa daha farklı bir yerden bakıyordu konuya.
Bir kullanıcı şöyle yazdı:
> “Ayşe Hanım sadece bir evi değil, hatıralarını geri istiyor. Yasa 10 yıl dese de, insanın içindeki hak duygusu yıllarla ölçülmez.”
Bir diğeri:
> “O evde bir çocuk büyütmüş, bir hayat yaşamış. Hukuk evet, sınır koyar ama vicdan bazen o sınırları aşar.”
Bu yorumlarda dikkat çeken şey, empati ve bağ kurma gücüydü. Kadınlar, “geri alım hakkı” kavramını yalnızca hukuki değil, duygusal bir miras olarak da değerlendiriyordu.
Ayşe Hanım içinse mesele basitti ama derindi:
> “Ben o evi paramla değil, emeğimle yapmıştım. Şimdi o emeği geri istiyorum.”
---
Geçen Zaman: Hukukun Katılığı, İnsanlığın Esnekliği
Yıl 2023. Geri alım hakkının süresi dolmuştu. Kanunen artık bir şey yapılamazdı. Ancak Ali Bey, bir akşam köy kahvesinde aldığı kararı Ayşe Hanım’a açıklamaya karar verdi.
> “Ayşe Hanım, hukuken hakkın geçmiş olabilir ama ben sözümü unutmam. Evi sana geri devredeceğim. Senin emeğin, benim onurumdur.”
Bu cümle, forumdaki tartışmayı bambaşka bir noktaya taşıdı. Artık kimse “10 yıl mı, 20 yıl mı?” sorusunu tartışmıyordu. Konu şuna dönmüştü:
> “Bir söz, bir imzadan uzun sürer mi?”
---
Tarihsel Bir Perspektif: Osmanlı’dan Günümüze Hak Kavramı
Geri alım hakkı, Osmanlı döneminde “şuf’a hakkı” olarak biliniyordu. Bu hak, komşulara veya aile üyelerine öncelikli satın alma hakkı tanırdı.
Bu gelenek, topluluk içindeki adaleti ve dayanışmayı korumak için geliştirilmişti. Yani aslında Ayşe Hanım’ın talebi, sadece kişisel değil, tarihsel bir refleksin uzantısıydı.
Toplumsal olarak bu kavram, birey ile toplum arasındaki güven ilişkisini temsil ederdi. Modern hukuk 10 yıl dese de, geçmişte insanlar “hak” kavramını gönül süresiyle ölçerdi.
---
Forumda Yankılanan Soru: Siz Olsanız Ne Yapardınız?
Bu hikâyeyi okuyan forum üyeleri ikiye ayrıldı:
- Bir grup, hukukun üstünlüğünü savundu: “Kural kuraldır, süre dolmuşsa bitmiştir.”
- Diğer grup, vicdanı öne çıkardı: “Bazı haklar zamana sığmaz.”
Ve en dikkat çekici yorum şu oldu:
> “Bazen bir hak, kanunda değil, bir insanın kararında yaşar.”
---
Sonuç: Zaman Dolabilir, Ama Söz Eskimez
Ali Bey evi devretti. Ayşe Hanım yeniden o taş evde zeytin dalı kuruttu, kahve kokusu odayı doldurdu.
Bir hukuki sürenin bitişi, iki insan arasındaki güvenin yeniden başlamasına dönüştü.
Bu hikâye, bize şunu hatırlatıyor:
Geri alım hakkı kanunen en fazla 10 yıl olabilir; ancak insanın vicdanı, empatisi ve sözü bazen o süreden çok daha uzun yaşar.
---
Kaynaklar:
1. Türk Medeni Kanunu, Madde 736 – “Geri alım hakkı en fazla on yıl için kullanılabilir.”
2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2021/3487 E., 2022/2156 K. – “Süre dolduktan sonra hakkın ileri sürülemeyeceğine dair içtihat.”
3. Mehmet Akif Aydın, Osmanlı Hukukunda Mülkiyet ve Şuf’a Hakkı, 2017.
---
> Peki sizce, bir hakkın süresi gerçekten biter mi, yoksa bazen insanın sözünde yaşamaya devam eder mi?