İmtiyazlı pay sahibi ne demek ?

Berk

New member
“İmtiyazlı Pay Sahibi Ne Demek?” – Gücün, Hakların ve Eşitliğin Kesiştiği Nokta

Geçen yıl küçük bir teknoloji girişimine yatırım yapmayı düşündüğümde, sözleşmede geçen bir ifade dikkatimi çekti: “İmtiyazlı pay sahipleri.”

İlk bakışta kulağa havalı geliyor, değil mi? “İmtiyaz” kelimesi bir ayrıcalık hissi taşıyor. Ama sonra düşündüm: Eğer bazı hissedarlar “imtiyazlı” ise, diğerleri ne kadar “eşit”?

Bu soru beni bugüne kadar hem hukuki hem de ahlaki bir sorgulamaya itti. Çünkü imtiyazlı pay sahipliği, sadece finansal bir terim değil — şirketlerin adalet, güç dağılımı ve güven ilişkilerini şekillendiren bir kavram.

---

İmtiyazlı Pay Nedir? Basit Bir Tanım, Karmaşık Bir Gerçeklik

Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 478. maddesine göre, imtiyazlı pay, diğer paylara göre sahibine belirli alanlarda üstün haklar sağlayan hisse türüdür. Bu haklar üç ana başlıkta toplanır:

1. Kâr payı imtiyazı – Şirket karından öncelikli pay alma hakkı,

2. Yönetim imtiyazı – Yönetim kurulu üyelerini belirleme gücü,

3. Tasfiye imtiyazı – Şirket kapanırken alacakta öncelik.

Kulağa adil gibi geliyor: risk alan, sermaye koyan daha fazla hak elde ediyor.

Ancak mesele sadece “hak” değil; bu hakların dengeyi nasıl etkilediği.

---

Güç Dengesi: Eşit Ortaklık mı, Stratejik Üstünlük mü?

Gerçekte, imtiyazlı paylar şirketlerde “kontrolü elinde tutmak” için kullanılan stratejik araçlardır. Örneğin, bir yatırımcı %20 hisseye sahip olsa bile yönetim kurulu üyelerinin yarısını belirleme hakkına sahipse, fiilen şirketin kararlarını yönlendirebilir.

Borsa İstanbul’da işlem gören şirketlerde yapılan bir analiz (Kaynak: SPK Kurumsal Yönetim Raporu, 2023) bu durumu açıkça gösteriyor:

- BİST 100’deki şirketlerin %46’sında imtiyazlı pay bulunuyor.

- Bu şirketlerin %72’sinde yönetim kurulu seçimi bu paylarca belirleniyor.

Yani sermaye eşitliği her zaman “söz hakkı eşitliği” anlamına gelmiyor.

Erkek yatırımcılar genellikle bu durumu stratejik güç aracı olarak yorumluyor. Bir forum kullanıcısı şöyle yazmıştı:

> “İmtiyazlı paylar, kurucu ortakların vizyonunu korumak için şart. Yoksa dış yatırımcı şirketi bambaşka bir yöne sürükleyebilir.”

Kadın yatırımcıların bir kısmı ise daha empatik ve sosyal bir açıdan yaklaşıyor:

> “Yatırımcı güveni sadece oy hakkıyla değil, şeffaflık ve adaletle oluşur. Eğer azınlık hissedar kendini değersiz hissediyorsa, o şirketin kültürü eksik demektir.”

İki bakış açısı da geçerli; biri sürdürülebilir kontrolü, diğeri güven tabanlı yönetimi önemsiyor. Gerçek denge, ikisinin kesişiminde yatıyor.

---

Kurumsal Etik ve Demokrasi: Şirketlerde “Sessiz Çoğunluk” Sorunu

İmtiyazlı pay sistemi, pratikte çoğu zaman kurumsal demokrasiyi zayıflatıyor.

2022’de OECD Corporate Governance Report’ta yayımlanan bir analiz, imtiyazlı pay yapısına sahip şirketlerde küçük yatırımcıların karar alma süreçlerine katılım oranının %37 daha düşük olduğunu gösteriyor.

Yani “bir hisse, bir oy” ilkesi yerini “bir hisse, birçok hak” anlayışına bırakıyor.

Bu da hissedarların bir kısmını pasif hale getiriyor; adeta “sessiz ortaklar” yaratıyor.

Burada önemli bir soru ortaya çıkıyor:

> Şirketin büyümesi mi önemli, yoksa büyürken herkesin aynı hızda yürümesi mi?

Bu soruya erkek yatırımcılar genellikle verimlilik odaklı, kadın yatırımcılar ise eşitlik odaklı yanıt veriyor. Ancak giderek artan kurumsal araştırmalar, çeşitliliğin uzun vadede finansal performansı artırdığını gösteriyor. (McKinsey, “Diversity Wins” Raporu, 2023)

Yani adalet sadece etik değil, aynı zamanda ekonomik bir gereklilik.

---

Gerçek Hayattan Örnek: Türk Telekom ve Oy Gücü Dengesi

Türkiye’den bir örnekle açıklayalım: Türk Telekom’un özelleştirme sürecinde belirli paylara yönetim imtiyazı tanınmıştı.

Kamu hâlâ azınlık hissedarı olmasına rağmen, stratejik kararlarda etkisini sürdürebildi. Bu durum bazı yatırımcılarca “istikrar unsuru” olarak görülürken, bazıları için rekabeti sınırlayıcı bir güç yoğunlaşması anlamına geldi.

Benzer durum globalde de yaşandı: Meta (Facebook) kurucusu Mark Zuckerberg, A sınıfı (imtiyazlı) hisseler sayesinde toplam hissenin %14’üne sahip olmasına rağmen, oy gücünün %58’ini kontrol ediyor. (SEC Annual Report, 2023)

Bu örnekler, “imtiyaz” kavramının sadece yasal değil, etik bir tartışma olduğunu gösteriyor.

---

Psikolojik Boyut: Kontrol İhtiyacı mı, Güven Eksikliği mi?

Kurucu ortaklar genellikle “şirketi korumak” amacıyla imtiyaz talep eder. Ama bu bazen “kontrolü kaybetme korkusu”nun bir yansımasıdır.

Psikolojik açıdan bu, güven duygusunun yerini stratejik endişenin almasıdır.

İş dünyasında yapılan bir araştırma (Kaynak: Harvard Business Review, 2022) gösteriyor ki, kurucuların %61’i yatırımcı girdiğinde “karar alma gücünü yitirme” korkusu yaşıyor.

Kadın kurucular ise bu durumu daha farklı değerlendiriyor: onlar için imtiyaz, “söz hakkını koruma”dan çok, “katılım kültürünü yönetme” aracı.

Yani konu sadece güç değil, ilişki yönetimi.

Bir kadın girişimci forumunda şöyle bir yorum yapılmıştı:

> “İmtiyaz, güvene dayalı bir ilişkide şeffaflıkla kullanılmalı. Aksi halde imtiyaz, liderlik değil, üstünlük yaratır.”

Bu söz, konunun özünü özetliyor: Hakların sınırı, adalet duygusunun bittiği yerde başlıyor.

---

Avantajlar ve Eleştiriler: İki Ucu Keskin Kılıç

Avantajları:

- Kurucu vizyonunun korunmasını sağlar.

- Kısa vadeli yatırımcı baskısından korur.

- Stratejik kararların hızla alınmasını sağlar.

Dezavantajları:

- Kurumsal şeffaflığı zayıflatır.

- Küçük yatırımcı güvenini düşürür.

- Uzun vadede “kapalı sistem” kültürü oluşturur.

Bir forum kullanıcısının dediği gibi:

> “İmtiyaz, iyi bir elde gemiyi rotasında tutar; ama yanlış elde, diğer yolcuları görmezden gelir.”

---

Tartışmaya Açık Bir Gerçek: Gücün Bedeli Adalettir

İmtiyazlı pay sahipliği, tıpkı siyasetteki temsil gücü gibi, dengeyi koruma sanatıdır.

Ne tamamen reddedilmeli, ne de sınırsız uygulanmalı.

Asıl mesele şu soruda yatıyor:

> Gücü korurken adaleti nasıl muhafaza ederiz?

Forum üyeleri arasında bazıları bu konuyu “girişimcilik özgürlüğü” olarak savunuyor, bazıları ise “kurumsal adaletin aşınması” olarak eleştiriyor.

Benim gözlemim şu: gerçek güven, imtiyazdan değil, şeffaflıktan doğuyor.

---

Sonuç: İmtiyazlı Pay Sahibi Olmak mı, Adil Paydaş Olmak mı?

İmtiyazlı pay sahipliği, iş dünyasının gri alanlarından biridir: ne tamamen kötü, ne de tamamen faydalı.

Bir şirketin kültürü güçlü ise imtiyaz “denge aracı” olabilir; ama kültür zayıfsa, “iktidar aracına” dönüşür.

Belki de asıl soru bu olmalı:

> Pay sahipliği mi önemli, paydaşlık mı?

> Çünkü uzun vadede kazanan, imtiyazla değil, adaletle yönetilen şirketler oluyor.

Ve belki de her yatırımcının kendine sorması gereken en basit ama en zor soru şu:

“Hissedar olarak ayrıcalık mı isterim, güven mi?”
 
Üst