Kerem
New member
“Bir Kahve Sohbetinde Başlayan Soru: Yabancılara SGK Yapılır mı?”
Herkese selam,
Bugün sizlerle bir hikâye paylaşmak istiyorum. Aslında bu sadece bir “yabancılara SGK yapılır mı?” sorusunun cevabı değil; biraz dostluk, biraz empati, biraz da hayatın içinden bir kesit. Çünkü bazen bir yasal düzenlemenin ardında, bir insanın yeni bir başlangıca tutunma hikayesi vardır.
Bir Akşamüstü Sohbeti
Bir sonbahar akşamıydı. Kadıköy’ün küçük bir kafesinde dört kişi bir araya gelmişti:
Murat, muhasebeci, detaycı, stratejik düşünen, sayılarla arası iyi ama duyguları belli etmemeye çalışan bir adam.
Elif, insan kaynaklarında çalışan, iletişime ve empatiye önem veren, insan hikâyelerinin içinde yaşamayı seven bir kadın.
Lina, Suriye’den yeni gelmiş bir yabancı uyruklu kadın. Türkçesi akıcı sayılır, ama gözlerinde hâlâ “yeni bir ülkeye alışma” endişesi okunuyor.
Ve ben… sadece dinleyen, bazen araya giren bir dost.
Kahveler geldi, konu nereden açıldıysa “iş bulmak” meselesine geldi. Lina sessizce “Ben iş buldum ama bana SGK yapılır mı, bilmiyorum.” dedi. İşte o anda, masada bir sessizlik oldu.
Yasanın Dili Soğuk, Ama İnsan Hikayesi Sıcaktı
Murat hemen refleksle, profesyonel bir tonla konuştu:
> “Tabii ki yapılır ama bazı şartlar var. Türkiye’de yasal olarak çalışabilmek için çalışma izni alman gerekiyor. Çalışma izni varsa, o zaten SGK sistemine entegre olur. İşveren seni sigortalı göstermek zorunda.”
Elif ise hemen duygusal bir pencere açtı:
> “Ama bazen insanlar izni alamıyor Murat. O arada hem emek veriyorlar hem de güvencesiz kalıyorlar. Lina gibi birine ‘bekle’ demek kolay ama hayat geçiyor, faturalar beklemiyor.”
Murat başını eğdi, kahvesinden bir yudum aldı. “Evet,” dedi, “ama sistemin bir düzeni var. SGK’nın mantığı; kimlik, izin, kayıt üzerinden işler. O olmadan olmaz.”
Lina sessiz kaldı. Sadece başını salladı.
> “Ben izin başvurusu yaptım ama cevap gelmedi. Patron diyor ki izin çıkınca sigorta yaparız. Ama ben her gün çalışıyorum. Yoruluyorum. Ne olur ne olmaz diye korkuyorum.”
O an hepimiz sustuk.
Masada kanunla vicdan, sistemle hayat arasındaki ince çizgi bir anlığına görünür olmuştu.
Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Empatisi
Murat o an kalemini çıkardı, deftere bir şeyler yazmaya başladı.
“Bak Lina,” dedi, “işveren çalışma izni olmadan SGK yapamaz. Çünkü sistem izin numarasını ister. Ama çalışma izniyle birlikte sen Türk vatandaşlarıyla aynı haklara sahip olursun. Emeklilik primi, sağlık güvencesi, hepsi dâhil.”
Elif ise Lina’nın eline dokundu:
> “Ama bazen sistemdeki gecikmeler yüzünden insanlar mağdur oluyor. Bence devletin de geçici çözüm mekanizmaları üretmesi gerek. Mesela başvuru sürecinde olanlara geçici sigorta gibi. Çünkü kimse çalışırken korkmamalı.”
Murat bir an düşündü.
> “Haklısın. Belki de SGK meselesi sadece bir ‘izin numarası’ değildir. Bazen bir topluma ait hissetmenin de simgesidir.”
İşte o cümle, Lina’nın gözlerini parlatmıştı.
> “Evet, çünkü sigorta benim için sadece hastaneye gidebilmek değil. Burada kabul edilmek demek.”
Kuralın Ötesinde Bir Hikâye
O geceden sonra ben bu konuyu araştırmaya başladım. Gerçek şu ki; evet, yabancılara SGK yapılabilir.
Ama bunun ön koşulu, çalışma izni.
Çalışma izni Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından veriliyor ve onaylandığında, işveren SGK girişini e-Devlet üzerinden yapabiliyor.
SGK’ya giriş yapılan yabancı uyruklu kişi, tıpkı bir Türk vatandaşı gibi:
- Emeklilik primi öder,
- Sağlık hizmetlerinden yararlanır,
- İş kazası, doğum, hastalık gibi haklardan faydalanır.
Ama bunların hiçbiri “sadece evrak işi” değil. Her formun, her imzanın arkasında bir hayat mücadelesi var.
Lina’nın Hikayesi Devam Ediyor
Bir ay sonra Lina’dan mesaj geldi:
> “Murat’ın dediği gibi oldu. Çalışma iznim çıktı. Artık sigortam var. Dün hastaneye gittim, ismimi sistemde görünce ağladım.”
Düşünebiliyor musunuz? Basit bir sistem kaydı, bir insanın “burada varım” deme anına dönüşüyor.
Elif hemen aradı onu, “Senin adına çok sevindim!” dedi.
Murat da mesaj attı: “Görüyor musun, stratejiyle sabır birleşti mi sonuç gelir.”
Ben sadece gülümsedim. Çünkü o masadaki o an, bir bürokratik konunun insan yüzünü görmüştük.
Bir Forum Sohbeti Gibi: Herkesin Söyleyecek Sözü Var
Bu hikâyeyi anlatmamın nedeni şu: Bu konuyu konuşurken sadece “yasayı” değil, “insanı” da düşünelim istedim.
Evet, yabancılara SGK yapılabilir, ama mesele bundan fazlası. Bu mesele, yeni bir ülkede, yeni bir hayata güvenle başlayabilme hakkı.
Ve belki de sistemin asıl amacı tam da bu olmalı: “Koruma.”
Kimi forumdaşlarımız diyecek ki, “Kardeşim, mevzuat net, izin olmadan olmaz.” Haklısınız.
Diğerleri diyecek ki, “Ama insan faktörünü unutmamak gerek.” Onlar da haklı.
Çünkü bazen haklılık iki taraflıdır. Biri kuralı korur, diğeri insanı. Ve gerçek denge ikisinin birleşimindedir.
Geleceğe Dair Bir Umut
Şimdi düşünün, Lina gibi binlerce insan var.
Bir kısmı izin bekliyor, bir kısmı hâlâ kayıt dışı çalışıyor, bir kısmı da “ya kabul edilmezsem” korkusuyla her sabah işe gidiyor.
Belki bir gün, SGK sisteminde “geçici başvuru” statüsü diye bir şey olur.
Belki bir gün, bir ülkeye gelen her insan, “çalışma hakkı” kadar “insan olarak değer görme hakkı”nı da güvence altına alır.
Forumdaşlara Soru
Siz ne düşünüyorsunuz dostlar?
Bir yandan sistemin düzenini korumak gerekiyor, öte yandan da insan hikâyelerini unutmamak.
Sizce yabancılara SGK yapılması sürecinde denge nerede kurulmalı?
Yoksa kuralı esnetmek mi gerekir, yoksa insanı koruyacak başka yollar mı üretmek lazım?
Masamızda bir kahve, elimizde bir umut, ve hâlâ cevap arayan bir soru var:
“Yabancılara SGK yapılır mı?”
Belki evet, belki hayır, ama kesin olan şu:
Her “sigorta” bir hayatın güvencesi, her “izin belgesi” bir insanın yeni bir hikâyeye başlama cesareti.
Herkese selam,
Bugün sizlerle bir hikâye paylaşmak istiyorum. Aslında bu sadece bir “yabancılara SGK yapılır mı?” sorusunun cevabı değil; biraz dostluk, biraz empati, biraz da hayatın içinden bir kesit. Çünkü bazen bir yasal düzenlemenin ardında, bir insanın yeni bir başlangıca tutunma hikayesi vardır.
Bir Akşamüstü Sohbeti
Bir sonbahar akşamıydı. Kadıköy’ün küçük bir kafesinde dört kişi bir araya gelmişti:
Murat, muhasebeci, detaycı, stratejik düşünen, sayılarla arası iyi ama duyguları belli etmemeye çalışan bir adam.
Elif, insan kaynaklarında çalışan, iletişime ve empatiye önem veren, insan hikâyelerinin içinde yaşamayı seven bir kadın.
Lina, Suriye’den yeni gelmiş bir yabancı uyruklu kadın. Türkçesi akıcı sayılır, ama gözlerinde hâlâ “yeni bir ülkeye alışma” endişesi okunuyor.
Ve ben… sadece dinleyen, bazen araya giren bir dost.
Kahveler geldi, konu nereden açıldıysa “iş bulmak” meselesine geldi. Lina sessizce “Ben iş buldum ama bana SGK yapılır mı, bilmiyorum.” dedi. İşte o anda, masada bir sessizlik oldu.
Yasanın Dili Soğuk, Ama İnsan Hikayesi Sıcaktı
Murat hemen refleksle, profesyonel bir tonla konuştu:
> “Tabii ki yapılır ama bazı şartlar var. Türkiye’de yasal olarak çalışabilmek için çalışma izni alman gerekiyor. Çalışma izni varsa, o zaten SGK sistemine entegre olur. İşveren seni sigortalı göstermek zorunda.”
Elif ise hemen duygusal bir pencere açtı:
> “Ama bazen insanlar izni alamıyor Murat. O arada hem emek veriyorlar hem de güvencesiz kalıyorlar. Lina gibi birine ‘bekle’ demek kolay ama hayat geçiyor, faturalar beklemiyor.”
Murat başını eğdi, kahvesinden bir yudum aldı. “Evet,” dedi, “ama sistemin bir düzeni var. SGK’nın mantığı; kimlik, izin, kayıt üzerinden işler. O olmadan olmaz.”
Lina sessiz kaldı. Sadece başını salladı.
> “Ben izin başvurusu yaptım ama cevap gelmedi. Patron diyor ki izin çıkınca sigorta yaparız. Ama ben her gün çalışıyorum. Yoruluyorum. Ne olur ne olmaz diye korkuyorum.”
O an hepimiz sustuk.
Masada kanunla vicdan, sistemle hayat arasındaki ince çizgi bir anlığına görünür olmuştu.
Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Empatisi
Murat o an kalemini çıkardı, deftere bir şeyler yazmaya başladı.
“Bak Lina,” dedi, “işveren çalışma izni olmadan SGK yapamaz. Çünkü sistem izin numarasını ister. Ama çalışma izniyle birlikte sen Türk vatandaşlarıyla aynı haklara sahip olursun. Emeklilik primi, sağlık güvencesi, hepsi dâhil.”
Elif ise Lina’nın eline dokundu:
> “Ama bazen sistemdeki gecikmeler yüzünden insanlar mağdur oluyor. Bence devletin de geçici çözüm mekanizmaları üretmesi gerek. Mesela başvuru sürecinde olanlara geçici sigorta gibi. Çünkü kimse çalışırken korkmamalı.”
Murat bir an düşündü.
> “Haklısın. Belki de SGK meselesi sadece bir ‘izin numarası’ değildir. Bazen bir topluma ait hissetmenin de simgesidir.”
İşte o cümle, Lina’nın gözlerini parlatmıştı.
> “Evet, çünkü sigorta benim için sadece hastaneye gidebilmek değil. Burada kabul edilmek demek.”
Kuralın Ötesinde Bir Hikâye
O geceden sonra ben bu konuyu araştırmaya başladım. Gerçek şu ki; evet, yabancılara SGK yapılabilir.
Ama bunun ön koşulu, çalışma izni.
Çalışma izni Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından veriliyor ve onaylandığında, işveren SGK girişini e-Devlet üzerinden yapabiliyor.
SGK’ya giriş yapılan yabancı uyruklu kişi, tıpkı bir Türk vatandaşı gibi:
- Emeklilik primi öder,
- Sağlık hizmetlerinden yararlanır,
- İş kazası, doğum, hastalık gibi haklardan faydalanır.
Ama bunların hiçbiri “sadece evrak işi” değil. Her formun, her imzanın arkasında bir hayat mücadelesi var.
Lina’nın Hikayesi Devam Ediyor
Bir ay sonra Lina’dan mesaj geldi:
> “Murat’ın dediği gibi oldu. Çalışma iznim çıktı. Artık sigortam var. Dün hastaneye gittim, ismimi sistemde görünce ağladım.”
Düşünebiliyor musunuz? Basit bir sistem kaydı, bir insanın “burada varım” deme anına dönüşüyor.
Elif hemen aradı onu, “Senin adına çok sevindim!” dedi.
Murat da mesaj attı: “Görüyor musun, stratejiyle sabır birleşti mi sonuç gelir.”
Ben sadece gülümsedim. Çünkü o masadaki o an, bir bürokratik konunun insan yüzünü görmüştük.
Bir Forum Sohbeti Gibi: Herkesin Söyleyecek Sözü Var
Bu hikâyeyi anlatmamın nedeni şu: Bu konuyu konuşurken sadece “yasayı” değil, “insanı” da düşünelim istedim.
Evet, yabancılara SGK yapılabilir, ama mesele bundan fazlası. Bu mesele, yeni bir ülkede, yeni bir hayata güvenle başlayabilme hakkı.
Ve belki de sistemin asıl amacı tam da bu olmalı: “Koruma.”
Kimi forumdaşlarımız diyecek ki, “Kardeşim, mevzuat net, izin olmadan olmaz.” Haklısınız.
Diğerleri diyecek ki, “Ama insan faktörünü unutmamak gerek.” Onlar da haklı.
Çünkü bazen haklılık iki taraflıdır. Biri kuralı korur, diğeri insanı. Ve gerçek denge ikisinin birleşimindedir.
Geleceğe Dair Bir Umut
Şimdi düşünün, Lina gibi binlerce insan var.
Bir kısmı izin bekliyor, bir kısmı hâlâ kayıt dışı çalışıyor, bir kısmı da “ya kabul edilmezsem” korkusuyla her sabah işe gidiyor.
Belki bir gün, SGK sisteminde “geçici başvuru” statüsü diye bir şey olur.
Belki bir gün, bir ülkeye gelen her insan, “çalışma hakkı” kadar “insan olarak değer görme hakkı”nı da güvence altına alır.
Forumdaşlara Soru
Siz ne düşünüyorsunuz dostlar?
Bir yandan sistemin düzenini korumak gerekiyor, öte yandan da insan hikâyelerini unutmamak.
Sizce yabancılara SGK yapılması sürecinde denge nerede kurulmalı?
Yoksa kuralı esnetmek mi gerekir, yoksa insanı koruyacak başka yollar mı üretmek lazım?
Masamızda bir kahve, elimizde bir umut, ve hâlâ cevap arayan bir soru var:
“Yabancılara SGK yapılır mı?”
Belki evet, belki hayır, ama kesin olan şu:
Her “sigorta” bir hayatın güvencesi, her “izin belgesi” bir insanın yeni bir hikâyeye başlama cesareti.