Mert
New member
Domalan Ne Demek Ekşi? Bir Hikâye Gibi…
Selam forumdaşlar,
Bir süredir aklımı kurcalayan bir kelime var: “domalan.” Ekşi’de bir ara epey dönen bir başlıkta karşıma çıkmıştı, ama sonra o kelime sadece bir sözcük olmaktan çıktı, bir sembole dönüştü benim için. Bugün size sadece bir anlam değil, bir hikâye anlatmak istiyorum. Çünkü bazen bir kelimenin ardında, koca bir insanlık hâli saklı olur.
---
Bir Dağın Eteğinde Başlayan Hikâye
Bir kasabanın dışına, dağların eteğine kurulmuş küçük bir köy vardı. O köyde “domalan” denilen bir mantar yetişirdi toprağın içinde gizlice. Kimine göre lezzet, kimine göre gizem, kimine görese uğur demekti. Ama o köyde herkes bilirdi: Domalan, toprağın altındaki kalbin, sabrın, bekleyişin sembolüydü.
O köyde yaşayan iki kişi vardı: Mehmet ve Elif.
Mehmet, sessiz bir adamdı. Bir şeyi anlatmak yerine çözmeyi tercih ederdi. Hayatın problemlerini bir matematik denklemi gibi görür, duygulara değil, sonuca bakardı. Elif ise bambaşkaydı. Duyguları derindi, kelimeleri sıcak, gözleri hep bir hikâye anlatırdı. Onun için her şey bir bağ kurma çabasıydı; bir insanı anlamak, toprağı sevmek gibiydi.
---
Domalanın Peşinde
Bir sonbahar sabahı, köyde domalan zamanı geldiğinde Mehmet çantasını alıp dağa çıktı. Ona göre bu bir görevdi: Domalanı bulacak, satacak, kışa hazırlık yapacaktı. Stratejisini önceden kurmuştu, haritalarına bile küçük işaretler koymuştu.
Elif ise aynı sabah evden sessizce çıkmış, çıplak ayakla ormana dalmıştı. Toprağın nemini hissetmek, doğanın sesini duymak istiyordu. Onun için domalanı bulmak, bir kazanç değil, bir anlamdı.
İki insan, aynı amacın peşindeydi ama yolları farklıydı. Mehmet düşünüyordu: “Bu iş planla, sabırla olur.”
Elif hissediyordu: “Bu iş kalple, sezgiyle olur.”
---
Toprakta Buluşma
Saatler geçti, rüzgâr dalları savurdu, güneş dağın ardına kaydı. Mehmet bulduğu her küçük domalanı dikkatlice sepete koyuyor, içinden bir hesap yapıyordu. “Üç kilo eder, iyi para eder.”
Elif ise bir kayanın dibinde eğildiğinde toprağın altındaki küçük çatlağı fark etti. Elini uzattı, toprak sıcaktı. Domalanı çıkardı, üzerine yapışmış kökleri temizlemeden, sadece baktı. “Ne güzelsin,” dedi fısıldayarak, “karanlığın içinden doğuyorsun.”
Tam o sırada Mehmet geldi, elindeki sepete baktı.
— Kaç tane buldun?
— Bir tane. Ama yeter bana.
— Bir tane mi? O kadar yürüdün…
— Evet, çünkü ben aramadım. O beni buldu.
Mehmet sustu. O an, rüzgârla savrulan yaprakların arasında Elif’in yüzüne baktı. İlk kez fark etti ki, Elif’in toprağa dokunduğu ellerde bir hikâye vardı. Onun yöntemi yoktu belki ama anlamı vardı.
---
Erkeklerin Zihin Haritası, Kadınların Kalp Yolu
Forumdaşlar, işte burada hikâye dönüm noktasına gelir. Çünkü domalan aslında bir metafordur. Erkekler için çözülmesi gereken bir bilmece, kadınlar için hissedilmesi gereken bir bağdır.
Mehmet için her şey sistemliydi. Hangi taşın altında mantar olur, hangi gün yağmur yağar, hangi saatte çıkmak en verimlisidir… Hepsi planlıydı. Ama Elif için dünya sezgiydi. Rüzgârın yönü, kuşun ötüşü, toprağın sesi… Hepsi birer rehberdi.
Ve belki de “domalan” kelimesi, iki farklı dünyanın ortasında duran bir aynaydı.
Erkeklerin stratejisiyle kadınların empatisi, akılla kalbin kesiştiği noktada filizleniyordu o mantar.
---
Domalanın Gerçek Anlamı
Ekşi’de biri şöyle yazmıştı: “Domalan, toprağın sabrını ödüllendiren bir mucizedir.”
Benim içinse domalan, insanların birbirini anlamaya çalıştığı yerde yeşeren bir duygudur.
Mehmet, o günden sonra her domalan avına çıktığında Elif’i hatırladı. Toprağı daha yavaş eşeler, rüzgârı dinler oldu. Elif ise her bulduğu mantarda onun payını da düşünürdü. Artık birbirlerini tamamlayan iki yarım gibiydiler.
Domalan, sadece bir mantar değil, bir bağ olmuştu.
Toprağın altında saklı kalan o küçük yuvarlak mucize, insanın kendi içindeki karanlıktan doğurduğu ışığı simgeliyordu.
---
Bir Forumdaşın Kalbinden
Bazen bir kelimenin anlamını sözlükte bulamazsın dostum. Ekşi’de sayfalarca yorum okursun ama asıl anlamı toprağın altında, bir hikâyenin içinde gizlidir.
Domalan, kimine göre lezzet, kimine göre şaka konusu olabilir ama bana göre o; bir erkeğin çözmeye çalıştığı, bir kadının ise hissettiği duygudur.
Bir taraf akılla kazıyarak bulur, diğer taraf kalple dokunarak.
Ve sonunda, o iki taraf bir araya geldiğinde hayatın en güzel anlamı ortaya çıkar: Anlaşılmak.
---
Forumdaşlara Sözüm
Belki siz de hayatınızda bir “domalan” arıyorsunuzdur. Toprağın altına saklanmış, sabırla bekleyen bir şey… Bir duygu, bir insan, bir fırsat…
Ama unutmayın, bazen aramak değil, hissetmek gerekir.
Yorumlarda sizin de “domalan” hikâyelerinizi okumak isterim. Kim bilir, belki birinizin hikâyesinde hepimizin unuttuğu bir anlam gizlidir.
Belki de “domalan” sadece toprağın değil, kalbin altındaki sırrın adıdır.
Selam forumdaşlar,
Bir süredir aklımı kurcalayan bir kelime var: “domalan.” Ekşi’de bir ara epey dönen bir başlıkta karşıma çıkmıştı, ama sonra o kelime sadece bir sözcük olmaktan çıktı, bir sembole dönüştü benim için. Bugün size sadece bir anlam değil, bir hikâye anlatmak istiyorum. Çünkü bazen bir kelimenin ardında, koca bir insanlık hâli saklı olur.
---
Bir Dağın Eteğinde Başlayan Hikâye
Bir kasabanın dışına, dağların eteğine kurulmuş küçük bir köy vardı. O köyde “domalan” denilen bir mantar yetişirdi toprağın içinde gizlice. Kimine göre lezzet, kimine göre gizem, kimine görese uğur demekti. Ama o köyde herkes bilirdi: Domalan, toprağın altındaki kalbin, sabrın, bekleyişin sembolüydü.
O köyde yaşayan iki kişi vardı: Mehmet ve Elif.
Mehmet, sessiz bir adamdı. Bir şeyi anlatmak yerine çözmeyi tercih ederdi. Hayatın problemlerini bir matematik denklemi gibi görür, duygulara değil, sonuca bakardı. Elif ise bambaşkaydı. Duyguları derindi, kelimeleri sıcak, gözleri hep bir hikâye anlatırdı. Onun için her şey bir bağ kurma çabasıydı; bir insanı anlamak, toprağı sevmek gibiydi.
---
Domalanın Peşinde
Bir sonbahar sabahı, köyde domalan zamanı geldiğinde Mehmet çantasını alıp dağa çıktı. Ona göre bu bir görevdi: Domalanı bulacak, satacak, kışa hazırlık yapacaktı. Stratejisini önceden kurmuştu, haritalarına bile küçük işaretler koymuştu.
Elif ise aynı sabah evden sessizce çıkmış, çıplak ayakla ormana dalmıştı. Toprağın nemini hissetmek, doğanın sesini duymak istiyordu. Onun için domalanı bulmak, bir kazanç değil, bir anlamdı.
İki insan, aynı amacın peşindeydi ama yolları farklıydı. Mehmet düşünüyordu: “Bu iş planla, sabırla olur.”
Elif hissediyordu: “Bu iş kalple, sezgiyle olur.”
---
Toprakta Buluşma
Saatler geçti, rüzgâr dalları savurdu, güneş dağın ardına kaydı. Mehmet bulduğu her küçük domalanı dikkatlice sepete koyuyor, içinden bir hesap yapıyordu. “Üç kilo eder, iyi para eder.”
Elif ise bir kayanın dibinde eğildiğinde toprağın altındaki küçük çatlağı fark etti. Elini uzattı, toprak sıcaktı. Domalanı çıkardı, üzerine yapışmış kökleri temizlemeden, sadece baktı. “Ne güzelsin,” dedi fısıldayarak, “karanlığın içinden doğuyorsun.”
Tam o sırada Mehmet geldi, elindeki sepete baktı.
— Kaç tane buldun?
— Bir tane. Ama yeter bana.
— Bir tane mi? O kadar yürüdün…
— Evet, çünkü ben aramadım. O beni buldu.
Mehmet sustu. O an, rüzgârla savrulan yaprakların arasında Elif’in yüzüne baktı. İlk kez fark etti ki, Elif’in toprağa dokunduğu ellerde bir hikâye vardı. Onun yöntemi yoktu belki ama anlamı vardı.
---
Erkeklerin Zihin Haritası, Kadınların Kalp Yolu
Forumdaşlar, işte burada hikâye dönüm noktasına gelir. Çünkü domalan aslında bir metafordur. Erkekler için çözülmesi gereken bir bilmece, kadınlar için hissedilmesi gereken bir bağdır.
Mehmet için her şey sistemliydi. Hangi taşın altında mantar olur, hangi gün yağmur yağar, hangi saatte çıkmak en verimlisidir… Hepsi planlıydı. Ama Elif için dünya sezgiydi. Rüzgârın yönü, kuşun ötüşü, toprağın sesi… Hepsi birer rehberdi.
Ve belki de “domalan” kelimesi, iki farklı dünyanın ortasında duran bir aynaydı.
Erkeklerin stratejisiyle kadınların empatisi, akılla kalbin kesiştiği noktada filizleniyordu o mantar.
---
Domalanın Gerçek Anlamı
Ekşi’de biri şöyle yazmıştı: “Domalan, toprağın sabrını ödüllendiren bir mucizedir.”
Benim içinse domalan, insanların birbirini anlamaya çalıştığı yerde yeşeren bir duygudur.
Mehmet, o günden sonra her domalan avına çıktığında Elif’i hatırladı. Toprağı daha yavaş eşeler, rüzgârı dinler oldu. Elif ise her bulduğu mantarda onun payını da düşünürdü. Artık birbirlerini tamamlayan iki yarım gibiydiler.
Domalan, sadece bir mantar değil, bir bağ olmuştu.
Toprağın altında saklı kalan o küçük yuvarlak mucize, insanın kendi içindeki karanlıktan doğurduğu ışığı simgeliyordu.
---
Bir Forumdaşın Kalbinden
Bazen bir kelimenin anlamını sözlükte bulamazsın dostum. Ekşi’de sayfalarca yorum okursun ama asıl anlamı toprağın altında, bir hikâyenin içinde gizlidir.
Domalan, kimine göre lezzet, kimine göre şaka konusu olabilir ama bana göre o; bir erkeğin çözmeye çalıştığı, bir kadının ise hissettiği duygudur.
Bir taraf akılla kazıyarak bulur, diğer taraf kalple dokunarak.
Ve sonunda, o iki taraf bir araya geldiğinde hayatın en güzel anlamı ortaya çıkar: Anlaşılmak.
---
Forumdaşlara Sözüm
Belki siz de hayatınızda bir “domalan” arıyorsunuzdur. Toprağın altına saklanmış, sabırla bekleyen bir şey… Bir duygu, bir insan, bir fırsat…
Ama unutmayın, bazen aramak değil, hissetmek gerekir.
Yorumlarda sizin de “domalan” hikâyelerinizi okumak isterim. Kim bilir, belki birinizin hikâyesinde hepimizin unuttuğu bir anlam gizlidir.
Belki de “domalan” sadece toprağın değil, kalbin altındaki sırrın adıdır.