🇪🇦 hangi ülke ?

Alpermis

Global Mod
Global Mod
İspanya’da Toplumsal Cinsiyet, Irk ve Sınıfın Kesişim Noktaları: Görünmeyen Sınırlar ve Sessiz Direnişler

“Ben feminist değilim, sadece eşitlik istiyorum,” demişti Madrid’de bir kafede tanıştığım genç bir kadın. Gülümsemesinde yorgunluk, sesinde ise kararlılık vardı. Onun cümlesi, aslında İspanya’da toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf dinamiklerinin birbirine nasıl dokunduğunu anlatan sade ama derin bir özet gibiydi. Eşitlik talebi hâlâ temel bir hak gibi değil, mücadele edilmesi gereken bir ayrıcalık gibi görülüyordu.

1. Sosyal Yapıların Gölgesinde: Tarihsel Arka Plan ve Normların Sürekliliği

İspanya, Avrupa’nın en güçlü toplumsal dönüşümlerinden birini yaşadı. Franco diktatörlüğü (1939–1975) döneminde Katolik ahlak anlayışı, kadınları “evin onuru” olarak tanımlayan katı cinsiyet rollerini pekiştirdi. Kadınların çalışma hayatına katılımı, boşanma hakkı ya da doğum kontrolü gibi konular tabuydu. Demokrasiye geçişle birlikte (1978 Anayasası) hukuki eşitlik sağlansa da kültürel kodlar bu kadar hızlı değişmedi.

Bugün İspanya, Avrupa Birliği içinde cinsiyet eşitliği politikalarında öncü ülkelerden biri olarak kabul edilse de, İspanyol Kadın Enstitüsü’nün (Instituto de la Mujer, 2023) raporlarına göre kadınlar hâlâ erkeklerden ortalama %18 daha az kazanıyor. Ayrıca ev içi bakım yükünün %73’ü kadınların omuzlarında. Bu rakamlar, yasal eşitliğin toplumsal pratikte tam karşılık bulmadığını gösteriyor.

2. Irk ve Göç: Eşitlik Söylemi Altındaki Görünmez Ayrımlar

İspanya’nın özellikle Latin Amerika ve Kuzey Afrika’dan aldığı göç dalgaları, ülkenin toplumsal dokusunu derinleştirdi. Ancak bu çeşitlilik aynı zamanda yeni bir hiyerarşi de yarattı. Göçmen kadınlar —özellikle Latin Amerikalı ve Faslı kadınlar— sıklıkla ev içi hizmetlerde ya da bakım sektöründe düşük ücretlerle çalışıyor.

Granada Üniversitesi’nin 2022 tarihli araştırması, göçmen kadınların %61’inin işyerinde etnik veya dini kimlikleri nedeniyle ayrımcılığa uğradığını ortaya koydu. Bu durum, ırk ve toplumsal cinsiyetin birleştiği noktada “çifte görünmezlik” yaratıyor. Kadın oldukları için değersizleştiriliyorlar; göçmen oldukları için ise “yabancı” olarak konumlanıyorlar.

Bir Latin Amerikalı bakım işçisi, bir röportajda şöyle diyor:

> “Ev sahipleri bana ‘aileden biri’ diyor ama aynı odada yemek yememe izin vermiyorlar. Hangi aile?”

Bu söz, İspanya’nın liberal eşitlik söylemi ile günlük hayatın mikrogerçekleri arasındaki derin uçurumu yansıtıyor.

3. Sınıf: Feminist Mücadelenin Görmezden Geldiği Katman

İspanya’daki feminist hareketin son yıllarda büyük bir dinamizm kazanması, toplumsal değişimi tetikledi. Ancak eleştiriler, bu hareketin çoğunlukla orta sınıf beyaz kadınların deneyimlerine odaklandığını söylüyor. Çalışma sınıfı kadınlar, gündelik yaşam mücadelesi içinde feminizmi “lüks bir tartışma” olarak görebiliyor.

Madrid Üniversitesi’nin 2021 tarihli “Feminismo y Clase” çalışması, feminist kampanyalara katılan kadınların %78’inin üniversite mezunu olduğunu gösteriyor. Oysa ülke genelinde bu oran %30’un altında. Bu durum, feminist söylemin temsil ettiği kadın profili ile gerçek nüfus arasındaki farkı açıkça gösteriyor.

Bir fabrika işçisi olan Carmen’in sözleri bu boşluğu net özetliyor:

> “Eşitlik isterim ama önce kira ödeyebilmem, çocuklarımı doyurabilmem gerek. Bazı kadınlar özgürlüğü konuşuyor; biz hayatta kalmayı.”

4. Erkeklik Halleri: Krizde mi, Dönüşümde mi?

Toplumsal cinsiyet eşitliği tartışmaları genellikle kadın deneyimlerine odaklansa da, İspanya’da erkeklik rolleri de ciddi bir dönüşüm geçiriyor. Genç erkekler, özellikle şehirli kesimlerde, ataerkil kalıplardan sıyrılmaya çalışıyor. Ancak bu süreç sancılı.

Barselona merkezli Masculinidades en Positivo girişimi, erkeklerin bakım sorumluluğunu paylaşması, şiddetsiz iletişim geliştirmesi ve duygusal farkındalık kazanması için atölyeler düzenliyor. Katılımcılardan biri, deneyimini şöyle anlatıyor:

> “Babam duygularını hiç göstermezdi. Ben oğluma ağlamanın zayıflık olmadığını anlatıyorum. Bu küçük bir devrim gibi.”

Bu tür örnekler, erkeklerin yalnızca “sorunun parçası” değil, çözümün de aktörleri olabileceğini kanıtlıyor. Ancak bu dönüşümün toplumsal kabulü yavaş ilerliyor. Özellikle kırsal bölgelerde “erkeklik” hâlâ güç, rekabet ve sessizlikle özdeşleştiriliyor.

5. Medya, Eğitim ve Toplumsal Normlar: Görünürlük Mücadelesi

İspanyol medyası, kadına yönelik şiddet vakalarını sıkça gündeme taşıyor. Ancak haber dilinde hâlâ mağdurlaştırıcı ve cinsiyetçi kalıplar yaygın. 2024’te yapılan bir medya analizi, şiddet haberlerinin %42’sinde fail yerine mağdurun davranışlarının sorgulandığını gösterdi.

Eğitim sisteminde ise son yıllarda önemli ilerlemeler kaydedildi. 2019’da yürürlüğe giren “Eşitlik Eğitimi Stratejisi”, okullarda toplumsal cinsiyet farkındalığı, ırkçılıkla mücadele ve empati temelli eğitim programlarını teşvik ediyor. Ancak bu programların uygulanması bölgeler arasında ciddi farklılık gösteriyor.

6. Kesişimsellik ve Empati: Yeni Bir Dayanışma Dili Mümkün mü?

İspanya’daki toplumsal cinsiyet tartışmaları, artık yalnızca kadın-erkek karşıtlığı üzerinden yürümüyor. Kimberlé Crenshaw’ın “kesişimsellik” kavramı, feminist söylemin merkezine yerleşmiş durumda. Bu yaklaşım, bir bireyin yalnızca cinsiyetle değil; ırk, sınıf, din, göçmenlik statüsü ve hatta bölgesel kimlikle de tanımlandığını hatırlatıyor.

Bu bağlamda, feminist hareketin geleceği yalnızca kadınların güçlenmesinde değil, farklı kimliklerin birbirini anlamasında yatıyor. İspanya’da giderek artan sayıda erkek, beyaz olmayan kadın, LGBTQ+ birey ve göçmen, “eşitlik” kavramını birlikte yeniden tanımlıyor.

7. Tartışmaya Açık Sorular

- Yasal eşitliğin ötesinde, kültürel ve ekonomik eşitsizliklerle nasıl mücadele edilebilir?

- Erkeklerin dönüşüm süreci toplumsal olarak nasıl desteklenebilir?

- Göçmen kadınların deneyimlerini merkezine alan yeni bir feminizm mümkün mü?

- Medya, bu dönüşümde nasıl bir rol üstlenmeli?

Sonuç: Eşitlik, Bitmeyen Bir Diyalog

İspanya, toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf arasındaki dinamiklerin karmaşıklığını derinden hisseden bir ülke. Her ne kadar hukuki kazanımlar umut verici olsa da, gerçek eşitlik hâlâ sosyal yapının en derin katmanlarında aranıyor. Eşitlik bir varış noktası değil, sürekli yeniden tanımlanan bir süreç.

Toplumun her kesimi —kadın, erkek, göçmen, işçi, akademisyen— bu diyaloğun parçası oldukça, “aileden biri olmak” yalnızca bir temenni değil, gerçek bir dayanışmanın sembolü olabilir.

Kaynaklar:

- Instituto de la Mujer (2023). Informe sobre la Brecha Salarial en España.

- Universidad de Granada (2022). Mujeres Migrantes y Discriminación Laboral.

- Universidad Complutense de Madrid (2021). Feminismo y Clase: Participación y Desigualdad.

- Masculinidades en Positivo (2024). Informe de Impacto Social.

- Ministerio de Igualdad (2024). Estrategia Estatal de Igualdad de Género.
 
Üst