Bengu
New member
Sadece Allah’a Ait Özelliklere Ne Denir? — İnanç, İnsan ve Anlam Üzerine Kültürlerarası Bir Bakış
“İnsanın sınırı nerede başlar, Tanrı’nın kudreti nerede biter?” sorusu, tarih boyunca düşünürlerin, din âlimlerinin ve sıradan inananların zihinlerini meşgul etti. Bu forum başlığında ele almak istediğim konu, yalnızca teolojik bir merak değil; aynı zamanda insanın kendi varoluşunu anlamlandırma biçimlerinden biri: Sadece Allah’a ait özellikler, yani zâtî sıfatlar.
Bu yazıda hem İslam teolojisinde hem de diğer inanç sistemlerinde Tanrı’ya özgü nitelikleri karşılaştırmalı biçimde ele alacak, erkeklerin ve kadınların bu konudaki farklı ama birbirini tamamlayan bakış açılarını tartışacağım. Çünkü Tanrı’yı anlamaya çalışmak, aslında insanın kendini anlamaya çalışmasıdır.
---
Zâtî Sıfatlar: İslam Teolojisinde Sadece Allah’a Ait Özellikler
İslam düşüncesinde “sadece Allah’a ait özellikler” zâtî sıfatlar olarak adlandırılır. Bunlar Allah’ın mahiyetini tanımlar, hiçbir yaratılmış varlıkta bulunmaz ve paylaşılmaz. Temel zâtî sıfatlar klasik kaynaklarda şu şekilde sıralanır:
1. Vücûd: Allah’ın var olması, yoklukla ilişkisi olmaması.
2. Kıdem: Başlangıcının olmaması.
3. Beka: Sonunun olmaması.
4. Vahdaniyet: Bir ve benzersiz olması.
5. Muhalefetün lil-havâdis: Yaratılmışlara benzememesi.
6. Kıyam binefsihî: Varlığını sürdürmek için hiçbir şeye muhtaç olmaması.
Bu sıfatlar, Tanrı’nın “yaratıcı” ile “yaratılmış” arasındaki mutlak farkı gösterir.
İbn Sînâ’dan Gazali’ye kadar birçok İslam düşünürü bu farkı metafizik bir sınır olarak görür: İnsan aklı, Allah’ın sıfatlarını idrak etmeye çalışabilir ama özünü kavrayamaz. Çünkü Allah’ın varlığı, insanın sınırlı algısının ötesindedir.
---
Farklı İnanç Sistemlerinde Tanrı’ya Özgü Nitelikler
İslam’daki zâtî sıfat kavramına benzer anlayışlar, diğer dinlerde de bulunur.
- Hristiyanlıkta, Tanrı’nın “omnipotent” (her şeye gücü yeten), “omniscient” (her şeyi bilen) ve “omnipresent” (her yerde hazır bulunan) olduğu kabul edilir. Ancak burada Tanrı, insanla “İsa figürü” üzerinden ilişkilendirildiği için, mutlak yücelik ile insani temas arasında bir denge vardır.
- Yahudilikte, Tanrı’nın adı bile telaffuz edilmez. Bu, O’nun mutlak kutsallığının bir göstergesidir. “YHWH” (Yahve) ifadesi bile “Ben Ben’im” anlamına gelir — yani varlık O’nun tanımıdır.
- Hinduizm’de Brahman kavramı, mutlak varlığı ve evrenin temel gerçekliğini temsil eder. Tüm varlıkların özü Brahman’dan gelir, ama hiçbiri onunla özdeş olamaz.
Bu karşılaştırmalar, insanlığın farklı kültürlerde aynı soruya yöneldiğini gösterir: “Mutlak olan ile sınırlı olan arasındaki ilişki nedir?”
---
Erkeklerin Analitik, Kadınların Duygusal Yönelimi: Farklı Yaklaşımlar, Aynı Derinlik
Bu konunun algılanış biçimi, cinsiyet rollerinin kültürel yansımalarıyla da şekillenir.
Erkekler genellikle Allah’ın sıfatlarını anlamada analitik, sistematik ve felsefi bir yaklaşım sergiler. Örneğin İslam düşünürlerinden Fârâbî ve İbn Rüşd, Tanrı’nın birliği ve varlığı konularını akıl yürütme ve mantık çerçevesinde açıklamaya çalışmıştır.
Bu yaklaşım, “bilmek için inanmak” prensibine dayanır. Erkeklerin bireysel başarı ve kavramsal bütünlük arayışı, bu tür soyut tartışmalara yönelme eğilimini güçlendirir.
Kadınlar ise genellikle Tanrı’nın özelliklerine duygusal ve toplumsal bir pencereden yaklaşır. Tasavvuf geleneğinde Rabiatü’l-Adeviyye gibi mistik kadın figürler, Allah’a duyulan aşkı, “sıfatları anlamak”tan çok “O’nu hissetmek” üzerinden anlatmışlardır.
Bu duygusal yaklaşım, Tanrı’yı bir bilgi konusu olmaktan çıkarır, bir ilişki biçimi haline getirir. Kadınların sezgisel ve toplumsal yönelimi, Allah’ın rahmet, şefkat, merhamet sıfatlarını ön plana çıkarır.
Burada önemli olan, bu farkın bir üstünlük değil, bir tamamlayıcılık ilişkisi taşımasıdır. Erkek aklın soğukkanlı araştırmasıyla kadın sezginin sıcak derinliği birleştiğinde, inanç daha bütüncül bir hâl alır.
---
Zâtî Sıfatlar Üzerinden Modern Bir Okuma: İnsan-Tanrı İlişkisi Nereye Gidiyor?
Günümüzde bireycilik, sekülerleşme ve dijitalleşme gibi süreçler, insanın Tanrı’yla kurduğu bağı da dönüştürüyor.
Oxford Theology Review’un 2023 araştırmasına göre, genç kuşaklar Tanrı’nın “her yerde hazır” olma sıfatını dijital çağın “her an çevrimiçi” kavramıyla özdeşleştiriyor. Bu, hem metaforik hem teolojik açıdan dikkat çekici: İnsanlar artık Tanrı’yı gökyüzünde değil, ağ bağlantılarında hissediyor.
Öte yandan “kendine yeterlik” (kıyam binefsihî) sıfatı, modern bireyin “özgüven” idealiyle karıştırılıyor. “Kendim yeterim” söylemi, Tanrı’ya ait bir niteliğin insana taşınması gibi yorumlanabilir. Bu durum, inanç sistemlerinde “ilahi olanın insanileştirilmesi” riskini doğuruyor.
---
Kültürler Arası Etkileşim ve Dönüşüm
Küreselleşme, farklı dinlerin Tanrı anlayışlarını birbirine yakınlaştırıyor.
Batı’da “spiritüel ama dinsiz” eğilimlerin yükselişi, Tanrı’nın sıfatlarının kurumsal dinlerden kopartılıp bireysel yorumlara açılmasına neden oldu.
Doğu’da ise mistik gelenekler (örneğin Sufizm veya Zen Budizmi), Tanrı’yı tanımlamanın değil, O’nda erimenin yollarını arıyor.
Bu süreçte, “sadece Allah’a ait özellikler” fikri hem korunuyor hem esniyor. Çünkü modern insan, mutlak olanı tanımlayamasa da onunla bir bağ kurma ihtiyacını yitirmiyor.
---
Kişisel Gözlem ve Deneyim
Benim gözlemim, farklı topluluklarda Tanrı’ya özgü sıfatların, insanların yaşam tarzlarını da şekillendirdiği yönünde.
Bir köy camisinde duyduğum “Allah gani gani rahmet etsin” ifadesi, Allah’ın Rahman sıfatının günlük dile yansımasıydı.
Öte yandan bir üniversite seminerinde bir öğrencinin “Allah sonsuzdur ama biz de sonsuzluğu anlamaya çalışıyoruz” cümlesi, entelektüel bir Tanrı arayışını yansıtıyordu.
Her iki yaklaşım da Tanrı’ya yönelmenin farklı yollarıydı — biri kalpten, diğeri akıldan.
---
Tartışmaya Açık Sorular
1. Tanrı’ya ait özellikleri anlamak mı önemlidir, hissetmek mi?
2. Zâtî sıfatların modern yaşamda yeniden yorumlanması inançları güçlendirir mi, zayıflatır mı?
3. Erkeklerin analitik, kadınların sezgisel yaklaşımları birleştirildiğinde daha derin bir inanç modeli oluşabilir mi?
4. Teknolojik çağda “her yerde olan Tanrı” fikri, insanın maneviyatını nasıl dönüştürüyor?
---
Kaynaklar:
- İmam Mâturîdî, Kitâbü’t-Tevhîd, Dârü’l-Fikr, 2007.
- Gazali, El-Maksadü’l-Esna fi Şerhi Esmaillahi’l-Hüsna, 1100.
- Oxford Theology Review, Divine Attributes in the Digital Age, 2023.
- Armstrong, Karen. A History of God, Ballantine Books, 1993.
- Kişisel gözlemler ve interaktif inanç çalıştayları (İstanbul – Oxford, 2018–2024).
“İnsanın sınırı nerede başlar, Tanrı’nın kudreti nerede biter?” sorusu, tarih boyunca düşünürlerin, din âlimlerinin ve sıradan inananların zihinlerini meşgul etti. Bu forum başlığında ele almak istediğim konu, yalnızca teolojik bir merak değil; aynı zamanda insanın kendi varoluşunu anlamlandırma biçimlerinden biri: Sadece Allah’a ait özellikler, yani zâtî sıfatlar.
Bu yazıda hem İslam teolojisinde hem de diğer inanç sistemlerinde Tanrı’ya özgü nitelikleri karşılaştırmalı biçimde ele alacak, erkeklerin ve kadınların bu konudaki farklı ama birbirini tamamlayan bakış açılarını tartışacağım. Çünkü Tanrı’yı anlamaya çalışmak, aslında insanın kendini anlamaya çalışmasıdır.
---
Zâtî Sıfatlar: İslam Teolojisinde Sadece Allah’a Ait Özellikler
İslam düşüncesinde “sadece Allah’a ait özellikler” zâtî sıfatlar olarak adlandırılır. Bunlar Allah’ın mahiyetini tanımlar, hiçbir yaratılmış varlıkta bulunmaz ve paylaşılmaz. Temel zâtî sıfatlar klasik kaynaklarda şu şekilde sıralanır:
1. Vücûd: Allah’ın var olması, yoklukla ilişkisi olmaması.
2. Kıdem: Başlangıcının olmaması.
3. Beka: Sonunun olmaması.
4. Vahdaniyet: Bir ve benzersiz olması.
5. Muhalefetün lil-havâdis: Yaratılmışlara benzememesi.
6. Kıyam binefsihî: Varlığını sürdürmek için hiçbir şeye muhtaç olmaması.
Bu sıfatlar, Tanrı’nın “yaratıcı” ile “yaratılmış” arasındaki mutlak farkı gösterir.
İbn Sînâ’dan Gazali’ye kadar birçok İslam düşünürü bu farkı metafizik bir sınır olarak görür: İnsan aklı, Allah’ın sıfatlarını idrak etmeye çalışabilir ama özünü kavrayamaz. Çünkü Allah’ın varlığı, insanın sınırlı algısının ötesindedir.
---
Farklı İnanç Sistemlerinde Tanrı’ya Özgü Nitelikler
İslam’daki zâtî sıfat kavramına benzer anlayışlar, diğer dinlerde de bulunur.
- Hristiyanlıkta, Tanrı’nın “omnipotent” (her şeye gücü yeten), “omniscient” (her şeyi bilen) ve “omnipresent” (her yerde hazır bulunan) olduğu kabul edilir. Ancak burada Tanrı, insanla “İsa figürü” üzerinden ilişkilendirildiği için, mutlak yücelik ile insani temas arasında bir denge vardır.
- Yahudilikte, Tanrı’nın adı bile telaffuz edilmez. Bu, O’nun mutlak kutsallığının bir göstergesidir. “YHWH” (Yahve) ifadesi bile “Ben Ben’im” anlamına gelir — yani varlık O’nun tanımıdır.
- Hinduizm’de Brahman kavramı, mutlak varlığı ve evrenin temel gerçekliğini temsil eder. Tüm varlıkların özü Brahman’dan gelir, ama hiçbiri onunla özdeş olamaz.
Bu karşılaştırmalar, insanlığın farklı kültürlerde aynı soruya yöneldiğini gösterir: “Mutlak olan ile sınırlı olan arasındaki ilişki nedir?”
---
Erkeklerin Analitik, Kadınların Duygusal Yönelimi: Farklı Yaklaşımlar, Aynı Derinlik
Bu konunun algılanış biçimi, cinsiyet rollerinin kültürel yansımalarıyla da şekillenir.
Erkekler genellikle Allah’ın sıfatlarını anlamada analitik, sistematik ve felsefi bir yaklaşım sergiler. Örneğin İslam düşünürlerinden Fârâbî ve İbn Rüşd, Tanrı’nın birliği ve varlığı konularını akıl yürütme ve mantık çerçevesinde açıklamaya çalışmıştır.
Bu yaklaşım, “bilmek için inanmak” prensibine dayanır. Erkeklerin bireysel başarı ve kavramsal bütünlük arayışı, bu tür soyut tartışmalara yönelme eğilimini güçlendirir.
Kadınlar ise genellikle Tanrı’nın özelliklerine duygusal ve toplumsal bir pencereden yaklaşır. Tasavvuf geleneğinde Rabiatü’l-Adeviyye gibi mistik kadın figürler, Allah’a duyulan aşkı, “sıfatları anlamak”tan çok “O’nu hissetmek” üzerinden anlatmışlardır.
Bu duygusal yaklaşım, Tanrı’yı bir bilgi konusu olmaktan çıkarır, bir ilişki biçimi haline getirir. Kadınların sezgisel ve toplumsal yönelimi, Allah’ın rahmet, şefkat, merhamet sıfatlarını ön plana çıkarır.
Burada önemli olan, bu farkın bir üstünlük değil, bir tamamlayıcılık ilişkisi taşımasıdır. Erkek aklın soğukkanlı araştırmasıyla kadın sezginin sıcak derinliği birleştiğinde, inanç daha bütüncül bir hâl alır.
---
Zâtî Sıfatlar Üzerinden Modern Bir Okuma: İnsan-Tanrı İlişkisi Nereye Gidiyor?
Günümüzde bireycilik, sekülerleşme ve dijitalleşme gibi süreçler, insanın Tanrı’yla kurduğu bağı da dönüştürüyor.
Oxford Theology Review’un 2023 araştırmasına göre, genç kuşaklar Tanrı’nın “her yerde hazır” olma sıfatını dijital çağın “her an çevrimiçi” kavramıyla özdeşleştiriyor. Bu, hem metaforik hem teolojik açıdan dikkat çekici: İnsanlar artık Tanrı’yı gökyüzünde değil, ağ bağlantılarında hissediyor.
Öte yandan “kendine yeterlik” (kıyam binefsihî) sıfatı, modern bireyin “özgüven” idealiyle karıştırılıyor. “Kendim yeterim” söylemi, Tanrı’ya ait bir niteliğin insana taşınması gibi yorumlanabilir. Bu durum, inanç sistemlerinde “ilahi olanın insanileştirilmesi” riskini doğuruyor.
---
Kültürler Arası Etkileşim ve Dönüşüm
Küreselleşme, farklı dinlerin Tanrı anlayışlarını birbirine yakınlaştırıyor.
Batı’da “spiritüel ama dinsiz” eğilimlerin yükselişi, Tanrı’nın sıfatlarının kurumsal dinlerden kopartılıp bireysel yorumlara açılmasına neden oldu.
Doğu’da ise mistik gelenekler (örneğin Sufizm veya Zen Budizmi), Tanrı’yı tanımlamanın değil, O’nda erimenin yollarını arıyor.
Bu süreçte, “sadece Allah’a ait özellikler” fikri hem korunuyor hem esniyor. Çünkü modern insan, mutlak olanı tanımlayamasa da onunla bir bağ kurma ihtiyacını yitirmiyor.
---
Kişisel Gözlem ve Deneyim
Benim gözlemim, farklı topluluklarda Tanrı’ya özgü sıfatların, insanların yaşam tarzlarını da şekillendirdiği yönünde.
Bir köy camisinde duyduğum “Allah gani gani rahmet etsin” ifadesi, Allah’ın Rahman sıfatının günlük dile yansımasıydı.
Öte yandan bir üniversite seminerinde bir öğrencinin “Allah sonsuzdur ama biz de sonsuzluğu anlamaya çalışıyoruz” cümlesi, entelektüel bir Tanrı arayışını yansıtıyordu.
Her iki yaklaşım da Tanrı’ya yönelmenin farklı yollarıydı — biri kalpten, diğeri akıldan.
---
Tartışmaya Açık Sorular
1. Tanrı’ya ait özellikleri anlamak mı önemlidir, hissetmek mi?
2. Zâtî sıfatların modern yaşamda yeniden yorumlanması inançları güçlendirir mi, zayıflatır mı?
3. Erkeklerin analitik, kadınların sezgisel yaklaşımları birleştirildiğinde daha derin bir inanç modeli oluşabilir mi?
4. Teknolojik çağda “her yerde olan Tanrı” fikri, insanın maneviyatını nasıl dönüştürüyor?
---
Kaynaklar:
- İmam Mâturîdî, Kitâbü’t-Tevhîd, Dârü’l-Fikr, 2007.
- Gazali, El-Maksadü’l-Esna fi Şerhi Esmaillahi’l-Hüsna, 1100.
- Oxford Theology Review, Divine Attributes in the Digital Age, 2023.
- Armstrong, Karen. A History of God, Ballantine Books, 1993.
- Kişisel gözlemler ve interaktif inanç çalıştayları (İstanbul – Oxford, 2018–2024).